Haydi bakalım, hayal kurmak bedava, baslayın. O beyaz evdesiniz, dereye bakan yamacında verandada oturmussunuz, suyun sesi geliyor. Akıyor, o yolunu buluyor, yolunu sasırmıs bir nehre benzeyen fiyorduna kavusuyor. Aslında denize kavusacagı zaman durulur dereler, nehirler ama bu öyle degil, deli deli akıyor. Oturup seyretmek kesmiyor, kesfetmek lazım etrafı, sadece iki gününüz var, zaman da su gibi akıyor.
Farzedin günes yeni dogmakta ve evde herkes daha uyumakta. Kaptınız anı dondurma makinenizi, kapıyı kapattınız yavasça. Off off off, evin bu yamacı da baska bir manzara. Daglardan akan selalenin sesi çekiyor sizi baska bir tarafa.
Avuç içi kadar bir yere nasıl da sıgmıs bunca güzellik diye düsünüp, hayran hayran bakarken bir saga bir sola, burnunuza gelen gübre kokusunu da sayın artık doganın bir parçası o da.
Farzedin günes yeni dogmakta ve evde herkes daha uyumakta. Kaptınız anı dondurma makinenizi, kapıyı kapattınız yavasça. Off off off, evin bu yamacı da baska bir manzara. Daglardan akan selalenin sesi çekiyor sizi baska bir tarafa.
Avuç içi kadar bir yere nasıl da sıgmıs bunca güzellik diye düsünüp, hayran hayran bakarken bir saga bir sola, burnunuza gelen gübre kokusunu da sayın artık doganın bir parçası o da.
Dereyi takip edin, birinci köprünün yanından geçin, karsıya geçmeyin, ikinci köprüden karsıya geçin. Yesil bir tren duruyordur orada. Etrafında simdi kimse olmasa da, birkaç saat sonra kuyruklar uzayacaktır yanında. Sıradan bir tren degildir o, dünyanın en dik tren yolunu tırmanır. Flam dag treni, dokuzyüz metre yüksekteki Myrdal’a bir saatte çıkarken, 225 metre yüksekten akan Kjosfossen Selalesi’nde 10 dakika durur, haydi ölümsüzllestirin bu anı der ve ekler ‘’Tren gelir hos gelir, ley ley libi libi ley….’’
Treni orada bırakın, fiyorta dogru yürüyün, liman henüz bosken, daglar uyuyan suya yansımısken, basın deklansöre, on kere, yirmi kere,elli kere. Biliyorum doyamayacaksınız hic bir seye, ya bir martı degistirecektir görüntüyü, ya bir kano, ya da bir bulut..
Küçük limanın sagından vurun yola. Ufukta, uzakta bir büyük gemi yavastan yavastan ilerliyor. Her sey düsünülmüs kuzey ülkelerinde, insan için, rahat yasamak için. Hiç endiselenmeyin, ben böyle kendimi kaybetmis fotograf çekerken ya bir araba……Yok yok çarpmaz, çünkü yürüdügünüz yol sadece yayalar ve bisiklet için, hiç merak etmeyin.
Siz havayı cigerlerinize çekin. Bu yolunu sasırmıs denizi seyredin, ne sanslıyım deyin. O sırada bir kruvaziyer limana yanassın, öbürü açıkta takılıp, yolcularını Flam dag trenine binmek üzere karaya çıkarsın. Siz isterseniz ‘’Ah, o gemide ben de olsaydım, açık denizlere yol alsaydım’’ deyin, ama ben ‘’Ah, o kanoda ben olsaydım’’ deyip, 200 km.lik Sogne fiyortunun Aurlandsfjort kolunda yürümeye devam edeyim. Iki saat, üç saat, deniz uyansın, daglar baslarındaki dumanı atsın, hayaller baska yerlere aksın.
Yorumlar
Yorum Gönder