KING CROSS / SİDNEY


Sidney’de kaldığımız evi Booking.com’dan ayarladık. 1+1 güzel bir daireydi. Merkeze yürüyerek 15-20 dakika uzaklıkta ve ana caddeye elli altmış metre yakınlıktaydı. Metroya, ki aslında tren de denilebilir bazen üstten bazen yer altından gidiyordu, oldukça yakındı. Doğrusu semti incelemek de aklıma gelmemişti.

Meğer Kings Cross yakın zamana kadar, Sidney’in Red Light Discrit bölgesi imiş. Hani en meşhuru Amsterdam’da olan, Kırmızı Fenerli Bölgeler. ‘’Gece sokaklarda kalmasanız iyi olur’’ şeklindeki uyarılar hala olsa bile, gündüz Sidney’in diğer bölgelerinden hiç de farklı değildi.

Şehrin Striptiz kulüplerinin hala bu bölgede olmasının yanında uyuşturucu kullananların da olduğu bir bölge imiş. Bütün bu mekanlar semtin daha içerdeki sokaklarında olsa gerek ki, bizim gözümüze aykırı hiçbir şey takılmadı.

Blakis, market aramak için çıktığımız, Bondi Plajı’na giden ana caddeye doğru yürüdüğümüz ara sokaklardaki iki katlı, aynı tipteki evlere, evlerden daha çok da ferforje balkon demirlerine hasta olmuştuk.

Semtin bizim gözümüze çarpan en belirgin işareti, William Caddesi’yle kaldığımız sokağın köşesindeki kocaman Coca Cola reklam panosuydu.

Kings Cross’dan kuzeye doğru yarım saat gibi yürüdüğümüzde Sidney Operası’na çıkıyorduk. Domain ve Sidney Botanik Parkı’nın olduğu geniş parklar silsilesi yolumuzun üzerindeydi. Yerleşimlerin yakınlarında mutlaka insanların spor yapıp, kendilerini ağaçların arasında, kuşların eşliğinde bulabilecekleri, adeta her biri birer küçük koru sayılabilecek parklar vardı.
Rotamız artık başka bir ada ülke, Yeni Zelanda


Yorumlar