KIRK YIL SONRA YEŞİLKÖY



Ehliyetimi aldığımda, ki üniversitedeydim, araba kullanma hevesiyle kardeşlerimle arabaya doluşur, Yeşilyurt ve Yeşilköy'ü turlardık. O zamana göre güzel apartmanlar ve bol ağaçlı sokaklarda dolaşır, deniz kenarına park ederek, Roma Dondurmacısından aldığımız nefis dondurmalarımızı yerdik.
Sonra araya yıllar girdi. Yeşilköy de Yeşilyurt da pek uğradığım semtler olmadı. Ama bu bahar üç kafadar ''Hadi, bir Yeşilköy yapalım'' dedik. Programda Mecidiye Cami, San Stefano Katolik Kilisesi, Aya Stefano Rum Kilisesi ve Surp Stepanos Ermeni Kilisesi ile eski köşkler, sahiller ve tabii Roma dondurmacısı vardı.
Şimdiii, Yeşilköy'e tekrar dönmek üzere Hacı Bekir'e şöyle bir uğrayalım mı? Fındıklısı, fıstıklısı, kaymaklısı, sadesi ile o nefis lokumların kutuları üzerinde, bir şekerci baba resmi vardır. Kutunun üzerinde sadece beyaz sarıklı ve beyaz sakallı başı görünen şekerci baba, güzel bir sulu boya tablonun sadece bir bölümüdür. Tablonun tamamında şekerci baba, elinde terazi yanındaki çocuklara şeker tartmaktadır.
Turumuza Latin Mezarlığı'nın olduğu Yeşil Zeytin Sokak'tan başlıyoruz. Kapıdaki görevlinin bize söylediğine göre, daha önce gezilebilen mezarlığa girişi, kilise engellemiş. Vardır bir sebebi. Bizim sebebimiz, Şekerci Baba tablosunu yapan oryantalist ressam Kont Amadeo Preziosi'yi ziyaretti.
1800'lerde yaşayan Malta doğumlu oryantalist ressam, İstanbul hayranlığı ile önce Beyoğlu'nda, sonra Yeşilköy'de yaşamış, Rum bir hanımla evlenmiş, ne yazık ki av merakı kendini yaralayarak ölümüne sebep olmuş.
Biz kapalı kapıdaki tanıtım tabelasına bakıp, içeriye girememenin sohbetini yaparken, yanımızda elinde poşetlerle, sekseninde bir hanım durdu. Mezarlıkla başlayan sohbet, bir zamanların Yeşilköy'üne, sonra da Gülriz Hanım'ın kısa yaşam öyküsüne uzandı.
Yeşilköy sahillerinden denize girildiği zamanlarda, poyrazda açıldığını, çok iyi yüzdüğünü, hala her sabah cimnastik yaptığını, deneme lisesi mezunu olduğunu, gözleri miyop olduğundan her kusuru gördüğü için iyi dikiş diken usta ve pahalı bir terzi olduğunu, artık biraz zahmetli gelse de Süreyya Operası'na konserlere gittiğini dinledik.
Bu eski Yeşilköylüden son olarak da, çocukken ismini sevmediğini, okulda arkadaşlarının farklı farklı söylemesinden rahatsız olup, bu ismi verdikleri için annesine kızdığını, ama sonra isminin ''Gül dağıtan'' anlamına geldiğini kavradığında, artık ismini sevdiğini ayaküstü sohbette öğrendik.
Sonra rotayı sahile doğru çevirdik. Roma Dondurmacısından dondurmalarımızı aldık. Dondurmacının tam karşısında, yıllarca Türk filmlerinin çekildiği ahşap, büyük konak restore edilmiş, beyaza boyanmış olarak duruyordu.
Sahil, benim üniversite yıllarımdan çok farklı, bir uçtan bir uca doldurulmuş, plaj ve yeşil alan haline getirilmişti. Karşımıza ilk çıkan San Stefano Latin Kilisesi oldu. Küçük bahçesinde görevlilerin çocuklarının top oynadığı kilisenin, içi de dışı gibi sade görünümlü, ön yüzdeki heykeller yapının göze çarpan güzellikleriydi.
Biribirine yakın mesafelerdeki kiliselerden, ikinci olarak dış kapısında üzüm salkımı kabartmaları olan Surp Stepan Ermeni Kilisesi geldik. Yeşilköy'deki tüm kiliselerin adı Stefan kökenli. 1930'da Halit Ziya Uşaklıgil Yeşilköy adını teklif edinceye kadar, semtin adı da Ayastefanos'tu.
Bu yaz okuduğum kitaplardan ikisinin de yazarı birer Yeşilköylü. ''Kırk Yıl'' adlı kitabında ömrünün ilk kırk yılını anlatan H. Ziya Uşaklıgil, Aşkı Memnu'yu da yazdığı en sakin yıllarını Yeşilköy'de yaptırdığı köşkte geçirmiş. Aydın Boysan da ''Ne Güzel Günlermiş'' adlı kitabında, çocukluğunu geçirdiği Yeşilköy'ün bakla tarlalarından bahsediyordu.
Ermeni kilisesinde kalmıştık. İçeriye girdik, girişte birkaç hanım akşama yapılacak bir tören için harıl harıl çiçekler, yedi cüceler, mumlar, süsler yerleştiriyordu. Latin kilisesine göre daha gösterişli olan bu kiliseyi de gezdikten sonra, hemen ilerisinde Rum kilisesine yöneldik.
Çok ilginç isimli sokaklardan geçtik. Endaze, Dr. Kalangos, Serbesti, Gülibrişim, Andelip Sokak deyip, biz eskiden kalakalmış köşkleri konakları fotoğraflarken, bu kez yaşlı bir beyin ''Niye bu evlerin fotoğraflarını çekiyorsunuz ki?'' sorusuyla şaşırdık, gülümsedik.
Rota, Gazi Evranos Caddesi. Saçları topuz, sarışın bir kadın elinden tuttuğu çocukla ilkokulun kapısında, karşıdan da ince bıyıklı, yakışıklı bir adam geliyor, konuşmaya başlıyorlar. Kadın şarkıcı, bildik bir isim Ajda Pekkan, adam da Ayhan Işık, yıl 1966, filmin adı ''Siyah Otomobil'' İzleyin, TRT arşiv filmlerinden, eski Yeşilköy sokaklarını görürsünüz.
Biz de Gazi Evranos Caddesi'nde o ilkokulun hemen karşısındaki Yeşilköy'ün en eski camisi Mecidiye Camisine giriyoruz. Padişahlık döneminde başlanıp, Cumhuriyet döneminde bitmiş bir Kemalettin Bey eseri. Girişine yapılan camekanlı eklemeyle, ne yazık ki estetiği bozulmuş.
Hava sıcak, zaman kutsal ramazan, üçlü gurupta oruçlu olan var, eve dönme zamanıdır diyoruz ve yılların ardından gittiğimiz Yeşilköy'e veda ediyoruz.
Mys. 2018









Yorumlar