Tem. 2019
Berlin'de güne, metroyla Berlin ana istasyonu Hauphtbanhof'a gidip, Varşova tren biletlerimizi alarak başlıyoruz. Biletlerimizi aldıktan sonra programımız, Berlin'de 1961 yılında, önce barikatlarla, sonra tel örgü, derken duvarla şehri bölen utanç duvarının, ilk yapıldığı sokak olan Bernauer Sokağı'nı ve oradaki anıtsal parkı görmek.
Yarım saate yakın yürüyerek parka geliyoruz.Bu anıt park ve hemen karşısındaki dökümanlar ve fotoğraflarla duvarın geçmişinin sergilendiği merkez 2006'da açılmış.
Cadde tarafında duvarın geçtiği yerde sembolik olarak demir çubuklar sıralanıyor. Yemyeşil çim sahayı andıran parkın ortasında, duvarı aşmaya çalışırken hayatını kaybedenlerin fotoğrafları bir panel üzerinde sergilenmiş.
Berlin, doğu ve batı diye bölündüğünde bu sokaktaki evlerin öyle bir durumu varmış ki, evin tamamı cepheleri dahil doğuya aitken, önlerindeki kaldırım batıya aitmiş. Duvar yapılmadan, başlarda pencerelerden atlayıp. ya da tünel kazıp kaçanlar, çok olmuş. Önce pencereler tuğlayla kapatılmış, daha sonra yaklaşık iki bin kişinin oturduğu bölge insansızlaştırılıp, sokaktaki evlerin hepsi yıkılmış. Kameralar ve otomatik silahlarla kontrol altına alınan geniş bir ölüm şeridi ve duvar inşa edilmiş.
Fotoğrafların arasında gördüğüm çocuk yaşta iki Türk ismi ilgimi çekiyor. Türkler, altmışlı yılların ortalarında, henüz işçi olarak gitmeye başlamışlardı Almanya'ya. Ne şanssız çocuklar olduklarını düşünüyorum.
Anıt park alanında, duvar yapılırken yıkılan kilisenin yerine metal küçük bir şapel yapılmış. Hemen arkada da ağaçlar arasında eski bir mezarlık var.
Bernauer Sokağı'ndaki anıt parktan çıkıp, Hitler dönemininde, Kristal Gece olarak tarihe geçen 9 Kasım 1938 gecesi, yakılmaktan bir polis sayesinde kurtulan Neu yani Yeni Sinagoga doğru yürüyoruz.
Tökezleme taşlarınına sık rastladığımız, Tucholski Caddesi'nin köşesinde, bir kaldırım kahvesinde molalanıyoruz. Sokak arasında çok küçük bir parkta (Koppelplatz) Yahudilerin evlerinden alınıp götürüldükleri zamanları simgeleyen, "Terkedilen Oda" adlı çalışmada, biri devrilmiş iki metal sandalye ve masayla, yaşananların bir kez daha hatırlatıldığına şahit oluyoruz.
Yüzlerce insanın tıkıldığı ve kamplara gönderildiği eski ihtiyarlar yurdunun, tahrip edilmiş çok eski bir Yahudi mezarlığının ve önünde "Faşizmin Yahudi Kurbanları" adı verilen yontu anıtın olduğu sokaktan geçerek, sinogoga doğru yürüyoruz.
Altın kaplama kirişli kubbeleri, renkli camlar ve şekilli tuğlalarla bezeli cephesiyle, El Hamra Sarayı'na benzer bir mimariyle oldukça gösterişli yapılan sinagog, on dokuzuncu yüz yılın ikinci yarısından, II. Dünya Savaşı'nı az hasarla atlatmış bir yapı. Einstein'ın da solist olarak keman çaldığı sinagogda artık ibadet yapılmıyor.
Programımızda bir sinagog daha var, daha kuzeyde Ryke semtinde, aynı isimli Ryke Sinagogu. İlginç mimarisi ve yakınındaki eski su tankıyla, yemyeşil ağaçlandırılmış Berlin'in bu güzel yerleşim bölgesi, Berlin Anımsamaları (12) de olacak.
Yorumlar
Yorum Gönder