BERLİN ANIMSAMALARI (12)

 

Tem. 2019

Metroyla geldiğimiz Senefeld istasyonundan bir sağa bir sola, ağaçlandırılmış sessiz, sakin hatta hareket halinde arabaya rastlamadığımız sokaklardan hedef noktamız Ryke Sinagogu'na doğru yürürken, ağaçların üzerinden bir kulenin üst kısmını görüyoruz.
Berlin'de on beş adet olan su kulelerinin en eskisi Prenzlauer Kulesi, 1877'de yapılmış. Yapıldığında en üstte bir tank, altta makine dairesi ve diğer kulelerden farklı olarak çalışanların kaldığı daireler varmış.
Günümüzde prestijli bir apartman olan kulenin olduğu yer, ne yazık ki, nazi iktidarının başladığı ilk yıllarda, komünistlerin ve yahudilerin çığlıklarının duyulduğu bir toplama kampına dönüştürülmüş. Iz bırakmamak için 1937'de imha edilip, yerine bir park yapılan kulenin etrafı, bugün de ağaçlık güzel bir park. Kuleden su dağıtımı ise 1950'lere kadar devam etmiş.
Kulenin civar sokaklarında çok hoş şarap evleri ve restoranlar var. Kaldırımlar çok geniş. İnsanlar öyle sakin ve huzurlu ki, aramızda "Berlin'de bu semtte oturulur" sohbeti yapıyoruz. Hiç bir şehirde bu kadar çeşitli bebek arabası gördüğümü de hatırlamıyorum.
Yetişme telaşıyla koşturduğumuz Ryke Sinagogu'nun önüne geldiğimizde, Budapeşte'dekinden sonra Avrupa'nın en büyüğü olan sinagogun çifte kapısının kapalı olduğunu görüp, hayal kırıklığı ile, bahçe duvarına oturuyoruz.
Ryke Sinagogu, yirminci yüz yılın en başlarında yapılmış, tuğla mimarisi ve iki bin kişilik kapasitesi ile ibadetin de devam ettiği, şu an Almanya'nın en büyük sinagogu.
Dönüşe geçerken, koşturmaca arasında gözümüze kestirdiğimiz, masaları kaldırıma sıralanmış, hoş bir şarapevinde, Berlin'de çok güzel bir akşamüstüne kadeh kaldırıyoruz.

Yorumlar