Müzeden çıkıp, Friedrich Caddesi'nden yukarı yürürken, bu kez meşhur Check Point Charlie noktasında, turist kalabalığını görüyoruz. Biz, turist değil Berlinliymişiz gibi. Berlin Duvarı'nın şehri böldüğü zamanlarda, geçiş kapılarından birisi olan bu nokta, şimdi şehre gelen turistlerin fotoğraf çektirdiği yer olarak namını sürdürüyor.
Biz de, dört gün boyunca o noktaya epey uğruyoruz ama, yan sokaklarından birinde keşfettiğimiz ve bize oldukça indirim yapan bir Türk market bulduğumuz için.
Önceki akşam, ayağımızın tozuyla konser dinleyip, Berlinlilere karıştığımız Gendarmenmarkt'tan, biraz yukarı doğru yürüyüp Bebelplatz'a geliyoruz. Meydanın ortasında gördüğümüz kalabalık, 1933'te bir mayıs gecesi, muhalif yazarlarların binlerce kitabının yakıldığı noktanın işaretini veriyor.Orada, cam platformdan aşağı baktığımızda, yirmi bin kitabın sığacağı boş raflar görüyoruz şimdi. O geceyi, özgür düşünceleri yakan zihniyetleri dünya unutmasın diye.
Opera Binası'nı sağımıza alıp, meşhur Ihlamurlar Altında Caddesi'ne varıyoruz böylece. Sağa dönüyoruz, rotamız Müzeler Adası. Adaya ayak basmadan Spree nehri kıyısı boyunca yürüyüp, adanın en güzel fotoğraflarından birini veren Ebert Köprüsü'ne yürüyoruz.
Eski bir köprü, bırak öyle kalsın gibilerden. Ey Yeldeğirmeni'nde, Uzun Hafız Sokağın sonunda, döküm korkulukları da kendi de yok edilen, yüz küsür yıllık tren yolu köprüsü, yazık oldu sana.
Yorumlar
Yorum Gönder