AGUSTOSTA RAPSODİ (Kucuk Ayasofya'dan Hacer'ul Esved'e)

 



Bu şehirde bir kız, beş yaşında babasını kaybediyor. Oyuncu oluyor, soyunuyor, çok pervasız davranıyor. On beş yaşında hipodromun yıldızı oluyor, on sekiz yaşında, sevgilisinin peşinden Kuzey Afrika'ya gidiyor.

Hor görülüyor, kovuluyor, yollara düşüyor, üstelik bir de kızı oluyor. İskenderiye'ye varıp, kiliseden dostlar ediniyor. Sonra Antakya'ya ulaşıyor; İsa, Meryem, Tanrı, birdire inanıyor, yani monofizitliği savunuyor. Theodora daha yirmi birinde, yıl 521, şehrine dönüyor
Justinus, İlirya'da bir domuz çobanı, boylu boslu. Bir gün yaşadığı hayattan sıkıldı canı
ve iki arkadaşıyla Roma ordusuna katıldı.
Justinus orduda oldukça başarılı. Ve bir gün bu şehirde, 68 yaşındayken taçlandı başı.
Okuması dahi olmayan güçlü asker, ama cahil imparator. Uyanık davrandı, yeğeni danışmanıydı. 527'de bir gün, gözlerini kapadı.
Petrus Sabatius, Justinus'un yeğeni. On yaşında, bu şehrin yollarında. Dayısı eğitimli olsun istiyor, sarayda yükseldikçe yükseliyor.
Önce Augusto sonra Sezar oluyor. Ve bir gün yolu, Theodora ile kesişiyor. Bu güzel ve akıllı kadına aşık oluyor.
Önce metresidir Petrus'un Theodora. İmparator dayı, ölmeden kanunları değiştiriyor. Çünkü, Roma kanunlarında asla evlenemez imparatorlar oyuncularla. Artık sen Justinianus'sun diyor yeğenine ve tahtını devrediyor. Theodora da imparatoriçe oluyor.
Sonra neler oluyor. Onları Sultanahmet'te Hipodromun oval ucundan aşağı tren yoluna doğru yürürken anlatayım. Çünkü, Küçük Ayasofya Camisi'ne yani Bizans dönemindeki adıyla Aziz Sergios ve Bakhos Kilisesi'ne gidiyorum.
Theodora ve Justinianus'un tahta çıkıp, büyük mabed Ayasofya'dan önce yaptırdıkları bu kilise, adeta onun küçük ölçekli bir modeli. Sergios ve Bakhos ise hristiyanlığın ilk dönemlerinde gizli hristiyan olup, bu öğrenildiğinde işkenceyle öldürülen çok iyi arkadaş iki asker.
Günlerden cuma, vakitlerden öğle, kapıda da hoca bana ''madam'' diyor, ''şimdi giremezsiniz, namazdan sonra''. Fatih Sultan Mehmet zamanında değil de, yapıldıktan bin yıl sonra, Darüssaade Ağası Hüseyin Paşa camiye çevirir kiliseyi. İçerideki mozayikler ve freskler sıvanır, boyanır. Ama sütun başlarındaki ince mermer işlemeler, duvarlardaki frizler, bilen gözlerden nasıl saklanır.
Gelelim yine saraya, Theodora çok akıllı, zeki ve ağırbaşlıdır. Evlendiklerinde hemen hemen Justinianus'un yarı yaşında ve eski günlerinin üzerine çoktan sünger çekmiştir. Çok değil beş yıl sonra, ağır vergi ve geçim sıkıntısından, bu şehirde halk isyan eder.
Öyle ki, önceleri sadece araba yarışlarında karşı taraflar iken, siyasi görüşlerde de karşı taraflar olan, yeşiller ve maviler bile bir olup, saraya karşı dokuz gün süren ünlü Nika İsyanını başlatmıştır. Justinianus çoktan gitmeye hazır, gemi limanda, hazine içinde, son kez komutanlarını toplayıp konuşmaktadır.
Theodora dinler dinler ve sonra ''Üzerimdeki erguvan pelerin benim kefenim olacak, sen git ama ben gelmeyeceğim'' dediğinde, tarihe damgasını vurur.
Justinianus gitmez, komutanlar askerleriyle, Hipodromda toplanmış olan 30 bin isyancıyı ok yağmuruna tutar. Şehir yanmış yıkılmış, ama taht sahiplerinde kalmıştır. Aynı yıl büyük Ayasofya'nın da yapımına başlanır.
Büyük aşka gelince, sonraki yıllarda imparatoriçe, vebaya yakalanan ve ümit kesilen kocasının başından yedi ay ayrılmayıp, iyileşmesini sağlar. Theodora 48 yaşında öldüğünde ise, Justinianus 17 yıl daha yaşamasına rağmen, bir daha evlenmez.
Bu arada yürüyorum Suzi Dilara Sokağa. Kim bilir ne hikayeler yatıyordur onun da adında. Gerçi musiki makamıdır aslı, biliyorum, III. Selim'den hatıra. Neyse, buraların adı Kadırga. Sağda ot bürümüş bir hamam. Ben sola devam. Bir sıbyan mektebi var tam karşımda. Nedir derseniz o da, Osmanlı eğitirmiş çocukları camilerin yanındaki bu okullarda. Otururmuş kızlar bir yana, erkekler diğer tarafa. Hocanın bir sopası varmış, uzanırmış en arkada olana da.
Okul varsa, bir de cami vardır yakınlarda. Evet, çık şu kısa yokuşu, işte karşında Sokollu. Üç padişaha sadrazamlık yapmış Sokolov'dan gelme Sokollu Mehmet Paşa'nın karısı, Kanuni'nin kızı Esmehan yaptırmış, kocasının adına. Yıl 1571, mimarı elbette ki Sinan usta. Unutmadan, bir camisi daha var Sokollu'nun Azapkapı'da.
Kadırga'daki cami yokuşta, ilginci caminin avlusuna çıkış da merdivenli, kemerli. Daha ilginç bir özelliği var ki, bilmem pek bilinir mi?
Hacılar Kabe'de bir taşı, görüp de dokunmak ister ya hani, işarettir tavafın başlangıcına, Hacer'ül Esved'dir adı. İşte Kanuni Sultan Süleyman zamanı yapılırken Kabe'nin onarımı, o siyah taştan dökülen parçalar getirilip, konmuş yapılmakta olan Sokollu'nun camisinin dört farklı yerine ayrı ayrı. İki parçası daha vardır o taşın, en büyüğü Kanuni'nin türbesinin girişinde kapı üstünde, diğeri Edirne'de Eski Cami'de.
Yolumu çeviriyorum gerisin geriye, Büyük Ayasofya'nın yanından geçip, Arkeoloji Müzesi'nin Bizans bölümlerini tekrar gezmek var niyetimde. Bahçede lahitler, sütunlar, steller arasında bir çay içimlik molam bitince.
Ağsts. 2014

Yorumlar