Berlin'in simgesel görüntülerinden biri olan Spree Nehri üzerindeki Oberbaum Köprüsü, duvar yapıldığında batıda kalan Kreuzberg ve doğudaki Friedrichsain ilçeleri arasında sınır görevi görüyordu.
Gotik tarzda iki kulesi ve tuğla mimarisiyle masallardaki gibi bir görüntüsü olan köprü 1896'da yapılmış. İki katlı köprünün alt katından karayolu ulaşımı sağlanırken, üstten metro hattı geçiyor. Her yönden güzel fotoğraflar veren köprüyü, görüntüledikten sonra, hemen yakınındaki 1.3 kilometrelik East Side Gallery yani Doğu Yakası Galerisine doğru yürüyoruz
.
1990'da, iki Almanya'nın birleşmesinin hemen akabinde, iki Alman sanatçı federasyonunun girişimiyle, birleşik Almanya'nın ilk sanatsal faaliyeti olmak üzere, yüzden fazla sanatçının duvar üzerinde resimler yapmasıyla oluşan galeri, dünyanın en büyük açık hava galerisi.
Nehir boyunca uzayan galerideki resimlerden özellikle çok popüler olanların önünde fotoğraf çekme kuyrukları oluşuyor. Onlardan biri de Brejnev'le Hönecker'in olduğu "Tanrım, bana yardım et, bu öldürücü aşkla baş edeyim" duvar resmi.
Bize ilginç gelen duvar resimlerinin fotoğraflarını çekerekten ilerlerken, kaldırım kenarında başka bir kalabalık ve hareketlenme farkediyoruz. Doğulu olduğu belli bir adam, yere koyduğu kutularla, eski Türk filmlerinden hatırladığımız numarayı yapıyordu ki, (Bul karoyu, al parayı hesabı) kafasını yola doğru çevirip, kutularını toplayıp, uzaklaştı.
Biz de metroyla Kreuzberg'in yolunu tutuyoruz. Kalabalık bir yerleşim, karnımız aç, üç gündür uzağız ya memleketten, kebap yemek cazip geliyor. Kebap, kahve derken gün de akşamüstüne doğru kayarken, Berlin'in göz bebeklerinden ünlü Ku'damn'ın, yani onların Bağdat Caddesi Kurfürstendamn'ın yolunu tutuyoruz.
Yorumlar
Yorum Gönder