Büyük avlunun iki kenarını dolanan beyaz badanalı, tek katlı sıra sıra yapıların ev olarak kullanılanı, perdelerden anlaşılıyordu da, hepsi tren gibi peş peşe dizilmiş olan diğerlerinin işlevlerini bilmek zordu. Evin sahibi olan eski muhtar, avluya girdiğimiz kapının yanındakinden saymaya başladı.
''Bu, yıllar önce babamım bakkalıydı, şimdi depo. O ahırdı, şimdi ona da ıvır zıvır koyuyoruz. Şunda arılar için kek var.''
Kek? Tabii ki bizim bildiğimiz, kakaolu limonlu kek değil. Efendim, ben de yeni öğrendim; arı keki, hava sıcaklıklarının 10 derecenin altına düştüğü ilkbaharın ilk ve sonbaharın son dönemlerinde arıya verilen, karışımında bal, polen, yağsız süt tozu veya soya unu, pudra şekeri bulunan ve arıyı beslemek için kullanılan bir yiyecekmiş.
Hala nerede olduğumu söylemedim değil mi? Yoğuntaş'tayım, Kırklareli'ne yirmi kilometre mesafede, eski adı Polos olan bir köy Yoğuntaş. Evet, çok yoğun taşlı bir bölge, ama bu köye gelmeden, daha da yoğun taşların, hatta kayaların olduğu bir köy daha var, adı Kayalı. Eski adı Petra. Ürdün'ün, göremediğim o efsanevi antik kentinin adı gibi. Daha sonra Bedre olmuş. Sonunda Kayalı, tam da adı gibi kayalı.
Polos, Büyük İskender'in babası II. Philip'in döneminde bile önemli olan, ticaret yolunun geçtiği, uğruna savaşlar yapılmış bir yerleşimmiş. Mevsimine göre ayçiçeği ve buğday ekilen bereketli bir ovada yükselen, zamanında bir orta çağ kentini barındıran tepedeki Polos Kalesi'nin eteklerine kurulmuş Yoğuntaş.
Zaman tünelinden çıkıp, eski bakkalın önündeki erik ağacına gelelim. Erikleri, lezzetli mi lezzetli. Üstelik daha tam mevsimi gelmemişken.
Köy, eski bir Rum köyü. Mübadele ile gelmiş olan köyün hemen hemen bütün ahalisi gibi, muhtarımızın dedeleri de Selanik göçmeni. Günümüzde verdiği göç ise Kırklareli ve İstanbul'a. Yine de, muhtarımız dahil, hayvancılıkla uğraşan var.
Var da, tarlalar parça satılıyor şehirlilere. Benim orada bulunuşum da, bir arkadaşımın aldığı tarla için. Köylü bıkmış, biz hayran toprağa, ağaca. Arkadaşımın bir tarlasına buğday ekilmiş, diğerine cevizinden, kirazına ağaç fidanları. Muhtar ilgileniyor hepsiyle. Muhtar, kendine de lavanta tarlası yapmış bu yıl.
Köyünden başladım, daha sonra şehrine ineceğim Kırklareli'nin. Merak edenler varsa, beni izlemeye devam etsin :)
Yorumlar
Yorum Gönder