SANTA CLARA
Santa Clara Diego Velazquez'in Küba'da kurduğu ilk yedi yerleşimden biri ancak, Che Guevera'nın anıt mezarının olduğu şehir olarak bizim gezi programımızda. Şehrin ızgara planlı sokaklarını dolaşırken, evlerin pencerelerindeki demir korkuluklara ve elektrik direklerine bağlanmış palmiye yaprakları ilgimi çekiyor. Santa Clara da, tüm Küba şehirleri gibi 1 Mayıs'a hazırlanıyor. Palmiye yaprakları doğal konfetiler olarak yerlerini almış bayramı bekliyor.
İlk durağımız, devrim mücadelesinin başarı kazanmasına belki de son noktayı koyan, Batista'nın zırhlı askerlerini ve cephanesini Santiago de Cuba'ya taşırken durdurulup basılan vagonların ziyareti. Tren yolunun hemen kenarında içleri de gezilebilen vagonlarda fotoğraflar ve bazı eşyalar sergileniyor.
Santa Clara'nın ana meydanına doğru yürürken camsız, demir ya da ahşap korkuluklu pencerelerden içeri göz attığımda, Küba'nın hiç bir şehrinde değişmeyen dekorasyonu görüyorum. Yerde hoş desenli renkli çiniler, küçük bir masa üzerinde kapalı bir televizyon, iki sandalye ve bazen iki tane de olabilen sallanan koltuklar.
Meydanı çevreleyen gösterişli binalardan bir tanesi okul. Önünde mavi formalı öğrencilerin guruplar halinde sohbet ettiği okulun girişi, bir tapınağın girişini andırırcasına sütunlarla yükseliyor. Meydan ağaçlandırılmış bir park gibi düzenlenmiş. Elindeki postaldan sular damlayan bir çocuk heykelinin süslediği küçük süs havuzu, yine Küba'nın milli kahramalarından birinin heykeli, banklar, ağaçlar ve canlı bir kalabalık. Kucağında ağlayan çocuğunu susturmaya çalışan bir anne, havuz başındaki bankta derin sohbette iki kadın, kuklalar satan bir satıcı, para isteyen yaşlı bir kadın, parkın etrafında çocukları bir keçinin çektiği arabayla dolaştıran arabacı meydana hayat verenlerden.
Meydanın çevresindeki tarihi yapılar, tiyatro binasından kültür ve sanat merkezine, kitapçıdan kafeye Küba'lılara sosyal ve kültürel olanaklar sağlıyor. Kitapçıyla okulun arasında kaldırımda evindeki sallanan koltuğunda oturmuşçasına rahat oturup, sigarasını tüttürerek gazetesini okuyan adam dikkatimi çekiyor. Meydana açılan bu ara sokakta uzun bir kuyruk farkediyorum. Kuyruğun ucu bir kafeteryadan başlıyor.
Girişte asılı tabelaya bakıyorum, dondurma ve kahve fiyatları yazıyor. Küba'yla ilgili bir kitapta okumuştum, Havana'daki meşhur Coppelia dondurmacısında turistlere servis yapılan kısımdan dondurmanızı hemen alabilirmişsiniz de, Küba'lıların alabilmeleri için, uzayıp giden bir kuyrukta epeyce sıra beklemeleri gerekirmiş. Havana'da Coppelia'dan dondurma yemedim, kitabın yalancısıyım, ama sanki burada benzer bir durum var gibi geliyor.
Ve dünyadaki tüm direnişlerin, özgürlük mücadelelerinin ve bağımsızlığın sembolü olan Che Guevera'nın Santa Clara Devrim Meydanı'ndaki anıt mezarını ziyaret etmek üzere, aracımıza biniyoruz. Meydan, şehir merkezine 5-10 dakika mesafede. Che'nin kırık olan kolu göğsünde, diğer elinde ise silahıyla, asker kıyafetleri içinde yaklaşık yedi metre yüksekliğindeki bronz heykeli, Küba'lı heykeltraş Dellara'nın eseri.
Heykelin yanında Che'nin Castro'ya yazdığı son mektup anıtsal boyutlarda taş bir plaka üzerine kabartma olarak görülüyor. Heykelin bulunduğu suni olarak oluşturulan tepenin altında, 1967'de Bolivya'daki çatışmada yakalanarak öldürülen Che ve yandaşlarının 1997'de defnedildiği mezarlar ve müze bölümü bulunuyor. Kaya görünümlü duvarlara gömülü mezarların üzerinde, gerillaların isimleri ve kabartma resimleri loş bir şekilde aydınlatılıyor.
Büyük bir sessizlik içinde mezarların olduğu kısımdan geçerek, diğer kapıdan müze bölümüne giriyoruz. Che'ye ait bir çok özel eşyaya fotoğraf makinesine, tek yıldızlı şapkasına, silahlarına, aile fotoğraflarına bakarken, bir ideal uğruna yaşamış bu insana bir kez daha saygı duyuyorum.
Sancti Spiritus eyaletinin Santa Clara şehri, Küba gezilerinde devrimi etkileyen tren baskınında ele geçirilen vagonlara ve Che'nin anıt mezarına uğranarak geçilen bir şehir. Biz de öyle yapıyoruz ve orta Küba'dan yolumuza Havana'ya doğru devam ediyoruz. Havana 270 km. batımızda.
Yorumlar
Yorum Gönder