2013'ten
İnebolu’dan Kastamonu’ya sekize,
Abana’ya ise beş buçuğa kadar vasıta bulmak mümkün(6TL.) Tabi bunlar yaz seferleri, kışın nasıldır, bilemem. Abana’ya gidişimiz yarım saat sürdü. Yol, sahili takip eden,
rahat bir yol. Vardığımızda beş
buçuk Kastamonu (12 TL.) minibüsü için biletimizi
aldık ve Abana sahiline doğru yürümeye başladık.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki,
minibüsten inip, sahile doğru yürüdüğümüz yol boyunca, çay bahçelerinde oturan
hanımlar, Ege’nin sahil beldelerinden birinde oturanlardan hiç farklı değildi. Tam bir
tatil beldesi görünümündeki Abana’nın
uzun ve geniş bir sahili vardı. Yine bu yol üzerindeki Turizm Danışma Bürosuna
uğrayıp, bir iki döküman aldık, Sonra da, yine yol üstündeki patlamış
mısırcılardan birinden, iki kutu patlamış mısır alıp, kumsalda oturduk.
Niyetimizde Abana’dan denize
girmek vardı ama, ne sahilde denize giren bir kişi ne de mayolarımızı
giyebileceğimiz bir yer göremedik. Kış nüfusu 3000’lerde gezinirken, yaz nüfusu
30.000’lere ulaşan bu ilçenin, altı kilometrelik geniş kumsalı boyunca moteller
olduğunu öğrendik lakin, kısıtlı zamanda Abana’nın gezilecek yerlerini dolaşıp,
Karadeniz’de yüzme işini Sinop’a ertelemenin daha uygun olacağına karar verdik.
Zaten son birkaç gündür yağan yağmur
nedeniyle derenin getirdiği çamurlar, sahilin büyük kesiminde suyun rengini
bulandırmıştı.
Ama iki üç kilometre ötede Hacı
Veli’de, Siyelik Kayaları denilen yerde bir deniz vardı ki, ‘’aklım Ege’de kaldı’’
yerine ‘’aklım Siyelik’te kaldı’’ dedirtecek kadar güzeldi. Turizm Ofisindeki
görevli, Abana’nın ilk yerleşiminin Hacı Veli Mahallesi olduğunu söylemişti.
Biz de, zamanımızı iyi değerlendirmek için, duraktan bir taksiyle anlaşıp (40 TL.) Hacı
Veli’ye gittik. Şoförümüz uzun yıllar
İstanbul’da da taksi şoförlüğü yapmış, doğma büyüme bir Abana’lıydı.
Çocukluğunun geçtiği Siyelik Kayalarnın en güzel görüntülerini nereden görebileceğimizi bize gösterdi.
Burası denizin turkuaz olduğu müthiş bir yerdi.
Sonra da ana yoldan ikiyüz, üçyüz
metre kadar yukarıda olan Hacı Veli Konağına çıktık. Adı Konak ama burası
eskiden okul olarak kullanılan bir binaydı. Şimdi bahçesinde ördekler dolaşan
bir restoran. Siyelik kayasına bakarak ayranlarımızı içtik. Yapımı oldukça eski
olan, fakat yapılan restorasyonla geçen yıl yapılmış gibi duran Hacı Veli
Camii’ne de bir uğrayıp, bu güzel denize hiç olmazsa dokunabilmek
için paçaları sıvadık.
Bu arada bizi bekleyen İstanbul
görmüş Abana’lı şoförümüz, bizim denizi ve sahili çok beğendiğimizi anlayınca,
evinin bir katını günlük altmış liraya pansiyon olarak kiraya verdiğini
söyledi. Artık seneye deyip, Kastamonu’ya dönmek üzere minibüs ofisine döndük.
Abana Kastamonu arası bir buçuk saat sürüyor ve yol Küre Dağlarının daha iç
kesimlerinden geçiyor. Kimi sisli, kimi güneşli dağlarda yol alıp, Kastamonu’nun
Devrekani ilçesinden geçerek
Kastamonu’ya geldik.
Şehir merkezinde Nasrullah Camii
yakınında önce güzel bir çorba, sonra da Kastamonu’nun meşhur etli ekmeğiyle
karnımızı doyurduktan sonra, şehri boydan boya geçen , yeşil neonlarla ışıklandırılmış kanal içindeki dereye paralel uzayan ana cadde boyunca, Öğretmenevi’ne
doğru yürüdük. İstanbul’dakileri aratmayacak şıklıkta bir kafede çaylarımızı da
içip, Kastamonu’da ilk günümüzü bitirdik…….
Yorumlar
Yorum Gönder