MİSİ KÖYÜ


MİSİ KÖYÜ

Misi’nin adına ilk kez iki yıl önce Bursa Kent Müzesi’nden aldığım rehber kitapta rastlamıştım. Eski bir rum köyü, cümlesi merakımı celbetmeye yetmiş de artmıştı bile. Lakin, vuslat 2013 yılının ağustos ayını bulacaktı.

İki üniversite arkadaşımla arabasız yola koyulduk. Bindik Bursa’ya giden bir otobüse, öğleye doğru Bursa otogarındaydık. Önce kısa metrajlı olarak, Cumalıkızık’ın bir hatırını soralım istedik, Bir Bukart alıp, 91 numaralı otobüsle yaklaşık yirmi yirmibeş dakikada Cumalıkızık yol ağzına gittik. Çok beklemeden gelen minibüsle de, onbeş dakika sonra Cumalıkızık’taydık.

Acıkan karnımızı köy meydanındaki gözlemecilerin odun ateşinde pişirenlerinden birini tercih ederek, ayran eşliğinde doyurduk. Üzerine bir de köyün meşhur ahududu şurubunu içtik. Arşınlamak üzere köyün yukarı sokaklarına daldık.
Cumalıkızık Köyü, hepimizin bildiği gibi korunmuş bir Osmanlı köyü. İşte, Misi Köyü de onun şehrin öbür ucundaki kardeşi. Dönüşte, köy meydanından bindiğimiz minibüsle Bursa’nın göbeği sayılan Kent Meydanı’na geldik. Bursa’daki birinci günümüzde şehrin doğusundaki köprü, müze, türbe ne varsa gezdik.
Arkeoloji Müzesi, Atatürk Köşkü, camii ve özel müzeleri kapsayan şehrin batısına ayırdığımız ikinci gün akşamüstü saatlerinde MİSİ’ye gittik. Öncelikle,Misi köyü Nilüfer ilçesine bağlı bir mahalle ve adı Gümüştepe olarak değiştirilmiş. Misi unutturulmaya mı çalışılıyor dersiniz?
Misi’nin kökeni hakkında iki farklı bilgi edindim. Daha bilimsel olanı diyor ki, Misia’lılardan geliyor, onlar da Trakya’dan doğuya göçen ilk kavim. Bir diğeri de diyor ki, Nilüfer Çayı etrafında yetişen ak kavak ağacına Romalılar Misia dermiş.
Bu arada hristiyanlığın ilk yüzyılında bir kesiş de buraya yerleşmiş ve misyonu haliyle hristiyanlığı yaymakmış. Belki de oradan geliyordur Misi’nin adı. Büyük bir manastır varmış ama en son 1953’te yapılan kazılardan sonra, ortada bir şey kalmamış. İki konsilin burada yapıldığı ve çok değerli bir İncil’in de bu manastırda gömülü olduğu söylenceler arasında.
Bir zamanlar İpekyolu’nun geçtiği Misi Köyü’ne gelince, köprü başında indik ve Nilüfer çayının kenarına konuşlanmış çay bahçelerinden birine girdik. Çayın iki yanındaki sıra sıra kavaklar, hafif bir esinti, suyu mevsim itibariyle az olsa da akan bir çay, bir de içecek çay gelince keyfimize diyecek yoktu. Akşama Tayyare Meydanı’ndaki İskender’de kiloları alacağımız için üç kişiye bir gözleme istedik. Haliyle kesmedi, ikinciyi istedik.
Baharda su bol olduğunda rafting yapılan çayda biz ayaking yaptık. Neşelendik, fotolandık, köyü de gezmemiz gerektiğini hatırlayıp sudan çıktık.
Köprüyü geçince küçük bir köy meydanı, meydanda köy camisi ve bir iki de dükkan var. Biribirine yaslanmış, küçük ve çoğu iki katlı rengarenk evlerden, özellikle çivit mavisi olanlar göz alıyor.
Soldaki yokuştan yukarı çıkarken sepetlerinin içinde incir, üzüm, şeftali satan bir köylüyle karşılaştık. Dönüşte alma hesapları yapıp yola devam ettik. Karşı kapının eşiğinde oturan yaşlı bir teyze de yukarı sokakta yöresel ev yemekleri yapan bir yer olduğunu söyledi.
Misi bir zamanlar misket üzümleri ile dolayısıyla, şarabı ile meşhurmuş. Şimdi bağ diye bir şey kalmamış. Yani, adı kalmış yadigar. Uzakta olmayan bir gelecekte, Bozcaada’nın da başına geleceği gibi.
Köyün ara sokaklarını ve etrafını dolaşmak yarım saatimizi ancak aldı. Bu küçük köyün karşı tepesine çıkıp, bu renkli evlerin görüntüsünü fotoğraflamak, hem iyi bir trekking hem de hoş bir fotoğraf çekmek demek. Tabi güneşin yönünü hesaba katarak.
Misi’nin etrafını dolaşıp köprüye geldiğimizde saatte bir olan ve aktarmasız şehir merkezine gitmemizi sağlayacak 2/B ‘nin kalkmak üzere olduğunu görünce, ne yazık ki incirlere, üzümlere veda ettik. İşin daha kötüsü 18.45 de Tayyare Kültür Merkezi’nin yanındaki İskender’e geldiğimizde, ustanın döner tezgahını temizlemekte olduğunu gördük. Bilginiz olsun, Eski Garajlardaki meşhur İskender de 18.30’da kapatıyormuş. Ama bir alternatif daha var, Setbaşı’na doğru yürürken Halk Bankası’nın sokağındaki, yine çok eski bir işletme olan İskender.
Bursa’nın köyüne, kasabasına neresine giderseniz gidin, ama vejeteryan değilseniz, bu üç yerden birinde olması kaydıyla, İskender kebapsız kalmayın.

Not : Araba ile Orhaneli-İzmir yolu üzerinde sağdaki ilk sapak Gümüştepe yani Misi köyü’ne gider. Ayrıca, Acem İstayonu - Gümüştepe hattı B20-B 10 dakikada bir Misi Köyü’ne gider.







Yorumlar