KARMİ, Neresi Mi?


 

Kıprıs'tayız, bindik bir Mercedes'e, gidiyoruz Karmi'ye. Girne'de, Beşparmak Dağları'na doğru, sadece sekiz kilometre.
Araba köyün meydanında durdu, şöfor ''bana saat söyleyin gelip alayım sizi'' dedi. Burası öyle sıradan bir köy değil, aristokrat. Meydandaki üç beş arabadan başka ortalıkta, ne araba ne de insan gözüküyor.
Resmi adı Karaman olan Karmi savaştan önce sadece Rumların yaşadığı bir köydü. Konusu 1930'larda geçen, başrolünü bir zamanların ünlü yıldızı Raquel Welch'in oynadığı "Sin" (Günah) filminin bu köyde çekildiğini okuyunca izledim.
Film, 1970'te çekilmiş. Bütün evler beyaz boyalı, ama çok bakımsız. Raquel Welch gibi ünlü bir yıldızın köylerine gelmesiyle mest olan yerli halk, gönüllü rol almış bir çok sahnede. Sokaklarda dolaşan siyah elbiseli ve başörtülü köy kadınları köyün yerli halkı, erkekler de öyle.
Köyün meydanındaki Bakire Meryem Kilisesi ve kiliseye çıkan Mardin'deki abbaralar gibi geçit, bugün de yerli yerinde. Kilise sadece pazar günleri açık olduğundan giremiyoruz. Ama ben filmde Orestes'le Elena'nın evlenmek için gelip, papazın reddi karşısında, yüzükleri fırlatıp çıktıkları sahnede, o eksiği gideriyorum.
Üç çocukluk arkadaşı Hector, Orestes ve Elena'nın uçsuz bir sahilde denize koşturmasıyla başlayan film, köy sanki deniz kenarındaymış imajını veriyor ama değil. Karmi, denizi ağaçların arasından, yukardan gören bir köy.
Barış Harekatı'ndan sonra, Rumların terkettiği evler, uzun süre boş kalınca, köy hayalet köye dönüşmüş. Sonra, satış yapılmayan bu evler, bakımlarının yapılması şartı ile adada yaşayan Ingilizlere ve diğer yabancılara uzun süreliğine kiraya verilmiş.
Karmi zamanla öyle güzelleşmiş ki, evler sokaklardan, sokaklar evlerden güzel hale getirilmiş. Taş basamaklı yollar, eğimli arazideki köyde yürümeyi kolaylaştırırken, basamakların yan tarafından dar bir arktan akan dağdan gelen kaynak suları yeşile yeşil katmış.
Evlerin kapıları ayrı güzel, kapı önlerinin süslenmesi ayrı güzel, buralara asılı isim tabelaları, tabelalardaki yazı karakterleri ayrı güzel.
Bahçelere gelirsek. Bir tane mi bakımsızı olmaz? Yok, bir tane bile yok, hepsi birbirinden güzel, üstelik hiç biri de yüksek duvarların arkasına saklanmamış. Sokaklarda mutlu bir iki kedi, kilisenin yan tarafında da kırmızı bir telefon kulübesi var, hani o Ingiliz klasiklerinden.
Peki, Kıbrıs'ın Acı Limonları'nı anmadan geçelim mi Girne'den? Geçmeyelim, Girne'de kitabın yazarı Lawrence Durrel'ın evine de uğradık çünkü, Bella Pais'e çıkarken. Ellili yıllarda yaşamış Kıbrıs'ta Hindistan doğumlu, kendisine Britanyalı demeyen yazar. Bir ev istemiş fazla büyük olmayan, Sabri de ona, Bella Pais yolunda bir Türk evi göstermiş. O evde görüp, yazmış; İngilizlerin, yönetimleriyle Türk ve Rumu nasıl bıktırıp, birbirine bilenmelerini. İşte, limonları onun için acı, Kıbrıs'ın.
Şöforümüz meydana geldi, Girne'ye dönme zamanıdır yani. Bu Covit 19 biter de, Kıbrıs'a giderseniz, Karmi'ye çıkmadan dönmeyin e mi!
Kaş / Eyl. 2020

Yorumlar