Şişko Mona Lisa, şişko İsa, şişko matador, şişko mandolin, şişko kedi, şişko at, hatta Ebu Garip Hapishanesi'nde Amerikalı askerlerden işkence gören Iraklılar, tabi yine şişko...vesaire herşeyin şişkosunu eserlerinin teması haline getiren Kolombiyalı sanatçı Fernando Botero'nun kedisiyle karşılaşmamı yazmak istedim bugün. Geçen yılın eylülünde, doksan bir yaşında hayatını kaybeden sanatçının, ölüm yıldönümü haberlerine rastlayınca, aklıma, Barcelona'nın El Raval bölgesindeki şişko kedisi geldi.
Gidenler bilir, şehrin en cazibeli, en turistik caddesi, kurumuş bir nehir yatağı olan La Rambla'dır. El Raval, bu caddede denize doğru yürürken sağ tarafında kalan bölgedir. Bir dönem şehrin sanayi binalarının ve oralarda çalışanların oturduğu yüksek, çok daireli apartmanların olduğu kötü bir yerleşim yeriydi. Hatta, daha önceki zamanlarda, limana yakın sokakları, kırmızı fenerlerli evlerin adresiymiş.
Şehir surlarının yıkılması, sanayi odakları, işçiler derken El Raval bölgesi, göçmen, mülteci, evsiz barksızların yuvalandığı kötü bir yerleşim haline gelmiş. Ama 2000’li yıllarda uygulanan kentsel dönüşüm projeleriyle, El Raval yavaş yavaş şehrin gezip, dolaşılacak bir semti haline gelmiş. Yine, geceleri temkinli olunmasının uyarıları yok değil.
Barcelona'nın Modern Sanatlar Müzesi, Barcelona Üniversitesi'nin bazı bölümleri, kütüphaneye dönüştürülen ortaçağdan kalma Eski Santa Creu Hastanesi görülecek yerlerden bazıları. Ki, bu hastanede küçük bir mola vermemiz gerekiyor. Barcelona'nın mücevherleri olan Sagrada Familia Kilisesi'ni, Parc Güell'i, Casa Batllo, Casa Mila ve Güell Sarayı'nı yapan ünlü mimar Gaudi bu hastanede ölmüş.
1926 Haziranında, yapımı devam eden eseri Sagrada Familia Kilisesi'nin önünde tramvayın çarptığı, üstü başı kılıksız ve kimliksiz Gaudi'ye yardım eden olmamış. Bir süre yerde öylece yatan Gaudi, sonunda birisinin taksiyle götürdüğü Santa Creu Hastanesi'nde, üç gün sonra hayatını kaybetmiş.
Hastane, bir kaç yıl sonra, Sagrada Familia'ya çok yakın olan ve Barcelona'ya gidildiğinde ziyaret edilebilecek müzelerden biri olan, Santa Pau'daki yeni yerine taşınmış. Eski Santa Creu Hastanesi de günümüzde Katalunya Kütüphanesi olarak El Raval Bölgesi'ni aydınlatan yerlerden biri olarak Barcelonalıların hizmetinde.
Botero'nun şişko kedisiyle karşılaşmamı anlatacaktım ben, değil mi! Sanırım on yıl önceydi, dönüşüme tabi tutulan El Raval Bölgesi'ni gezmek için sabah erkenden kalkmıştım. Bu, gittiğim şehirlerde hep yaptığım bir alışkanlıktır. Hem fotoğraflarım için en güzel ışığı yakalamış, hem şehrin en sakin halini görmüş olurum. Barcelona'nın ünlü kapalı pazarı Boqueria'nın biraz aşağısından El Raval'ın sokaklarına girdim.
Evet, o eski blok apartmanlar yine vardı, fakat güzel bir peyzajla binaların arasındaki avlular hoş mekanlara dönüştürülmüştü. Dar sokaklardaki binaların alt katlarında, minik kafeler ve barlar, atölyeler vardı. Sokaklarda dolaşırken balkonlarda kah bir Küba bayrağına, kah bir timsah biblosuna, ya da bir başkasında duvara asılı bir bisiklete rastlıyordum.
Sonunda semtin omurgasını oluşturan geniş bir caddeye, El Raval'ın Rambla'sı, Rambla Del Raval'a geldim. O da adaşı gibi ortadaki geniş kaldırımı yayalara ayrılmış, iki yanından trafiğin aktığı bir caddeydi. İşte, tam da caddenin ortasında, ağaçların altında, kocaman ( 7.5 metre uzunluğunda, 2.5 metre yüksekliğinde ve 2 ton ağırlığında ) bronz, şişko bir kedi bana bakıyordu. Daha önce şehrin başka yerlerini de dolaşmış olan kedi, El Raval'ın kentsel dönüşümü aşamasında buraya taşınmıştı.
Kolombiyalı sanatçı Fernando Botero, babasını çok erken kaybetmiş, matador olmak üzere bir okula yazdırılmıştı. Yola matador olmak üzere yola çıkan sanatçı, karşılaştığı ilk gerçek boğanın gözlerini gördüğünde, o işin kendisine göre olmadığını anlayarak, yolunu sanata döndürmüş, matadorlara şişko olarak resimlerinde yer vermişti.
Ben, şişko diyorsam da, sanatçı tarzını, nesnelere hacim vermek olarak tanımlıyor. Ülkesi Kolombiya'nın kültürüyle bağlantılı resim ve heykellerinin yanında, yaptığı eserlerde siyasi yanını da belli eden Botero , Ebu Garip Hapishanesi'nde işkence gören Iraklı esirleri resmettiği tabloları için, "Bu resimlerle öfkemi dışa vurdum." "Onların New York'ta sergilenmesini isterim, ama satmam. O tabloları özel kolleksiyonumda saklayacağım." demiş.
Kolombiya'nın dışında Barcelona, Paris, Erivan, Roma gibi şehirlerleri de heykelleriyle süsleyen sanatçının İstanbul’da da biri Pera Müzesi'nde (2010'da), diğeri Karaköy'de özel bir galeride (2017) olmak üzere iki sergisi açılmıştı.
Otuz altı yıllık bir beraberlik yaşadığı, kendisi gibi sanatçı olan Yunanlı eşi Sophia Vari'nin ölümünden bir kaç ay sonra rahatsızlanan Fernando Botero Eylül 2023'te Monako'da hayatını kaybetmiş, Toskana'da eşinin yanına gömülmüş. Bana da gördüğüm tek eseri "Gato Gordo" yu (Şişko Kedi) hatırlayıp, onu bu yazıyla anmak düşmüş.😌
Yorumlar
Yorum Gönder