KAŞ GÜNLÜKLERİ (25) BUHUR




Fatma Teyze, yetmişli yaşlarında bir komşum. Kaş'ın Bayındır köyünden, denizin kıyısına gelin gelmiş.  Altı  kardeşli bir ailenin, hayatta olan son ferdi. Eşi, eski bir balıkçı olan Mustafa Amca. Onun, balıkçılık yıllarında, Kaputaş'ta yakalandığı şiddetli fırtınadaki macerasını, daha önceki Kaş Günlükleri'mden birinde anlatmıştım.   


Fatma Teyze, "Hadi Tülay, gel kapıda oturalım." deyince, kahveyi yapıp, kurabiyeleri de  yanına koyup bahçeye indim. Günlerden perşembe, ikindi üzeri. Laf lafı açarken, yakın zamanda kaybettiği son kardeşinden üzüntüyle bahsetti. "Ekmek yapıp, sadaka dağıtacağım" dedikten sonra, "buhur olsaydı yakardım, melaikeler toplanırdı"diye de ekledi.


Buhurla tanışıklığım, üç dört yıl önce, iki komşumla gittiğim Kaş'ın  Asas Yaylası'nda olmuştu. Kaş'a 40 km. mesafede, yaklaşık 1200 mt. yükseklikteki  Asas Yaylası'na sumak toplamak için gitmiştik. Hiç sumak bulamasak da, benim yaylanın florası hakkında bilgim epey artmıştı. 


Kahvenin kıt olduğu zamanlarda tohumu kavrularak nohutla karıştırılıp kahve yapılan dikenden (ama lezzetinden ziyade, kahveye köpük sağlarmış), daha ermemiş olduğunu öğrendiğim alıça, genefirden (çitlembik)  aylı katrana (sedir ağacı), çiğdemden tespih ağacına o kadar şey öğrenmiştim ki.


Taze dal ve yaprakları, oğlakların altına serilen tespih ağacının, bedeninin toprakla buluştuğu yerde, öbek halinde mercan renkli çok minik tanecikler halindeki döküntüye, Kaşlılar buhur diyor. Hastalara şifa için yakıldığı gibi, Fatma Teyze'nin dediğine göre ölen kişilerin kefeninin içine de konurmuş (Kefenin içine gül yaprakları da konduğunu, akşam sohbet ettiğimiz başka bir komşum söyledi). Tütsü  olarak kullanılan buhuru, Kaşlı emekli bir avukat olan Salim Cengiz Bey, FB sayfasında  çok güzel anlatmış.


"Eski dönemlerde  perşembe akşam üzeri, ikindi namazı saatinde  ertesi günün Cuma olmasından dolayı  'ağır mübarek günün akşamı' diye kapının sağına bir kap içerisine buhur denilen malzeme ve üzerine birkaç  köz koyulur,buhur yandıkça etrafa dumanlar ve güzel kokular yayılırdı.


Buhur malzemesi yaşlı ve yağlı tesbih ağacının gövdesinden çıkan bir doğal atıktır. Yaşlı tesbih ağacının gövdesini yiyen kurt açtığı delikten bu atım malzemeyi dışarı atar. Bu malzeme ağacın köküne yakın yerde küçük kümeler halinde bulunur. Bunu köylüler, çobanlar toplarlar kendi evlerinde kullanırlar ve fazlasını satarlar.”


Biz Fatma Teyze’yle sohbeti onun Limanağzı’nda oturduğu günlere, bohçacıdan aldığı elbiselik kumaşa, küçük bir kuzinede yaptığı ekmeklere, yemeklere kadar uzattık. Kahve çoktan bitti, güneş de gitti.


Not: Kaş Günlükleri (12): KAPUTAŞ’TA FIRTINA….https://www.facebook.com/share/1LSuNCySnK/?mibextid=WC7FNe

Yorumlar