Sonbaharda SANTORİNİ

Ekim 2010

Üşüdük galiba, sıcak yerleri yazmaya başladık :))




Benden de bir SANTORİNİ yazısı........

''Barbuna fasulakiiiiis, bananas, nektaris, brokkolooooos''
Fira'nın iki ana caddesinden birinde, sabahın sekizinde yürürken, şehrimin sokaklarında ''soğan, patatiiiis'' diye bağıran satıcıları anımsıyorum. Hani deniyordu ya, Avrupa Birliği'ne girersek (!) artık sokaklarda öyle bağıra çağıra satış yapılamayacak. İşte, AB'nin şımarık çocuğu Yunanistan'ın, hem de eeen turistik adası Santorini'nin merkezi Fira'dayım ve satıcı arabasının hoparlöründen sesleniyor ''barbunya fasulyaa, muz, şeftali, brokkoliiii.'' Akdeniz ülkesi sıcaklığı bu, bazı şeylerden kolay vazgeçilmiyor.

 İmerovigli'ye doğru alt yoldan yürüyorum, küçük bir çocuk annesinin elinden tutmuş okula gidiyor, ama önce yanından geçerken gidip kilisenin bahçe duvarını öpüyor.
Rodos'tan akşamüstü beşte bindiğimiz feribot, gece bire gelirken  Santorini'nin Athinios limanındaydı. Limandaki yerel otobüsle onbeş yirmi dakikada geldiğimiz Fira'da ise, belki de yaz sezonu artık bitmiş olduğundan, in cin top oynuyordu. Ve biz gözümüzün tuttuğu ilk otelde gecelemeye karar vermiştik bile. Ama ikinci gecemizi, bu güzel adanın klasikleşmiş manzarasını gören, ama uçuk fiyatlı da olmayan  güzel bir otelinde geçirmeye niyetliydik.

İmerovigli, merkez Fira'ya yürüyerek onbeş, yirmi dakikalık mesafede daha küçük bir yerleşim. Tepeyi aşıp adanın batı tarafına yürüdüğüm anda o eşsiz manzara gözlerimin önünde uzanıyor. Henüz, sabahın maviliği, bembeyaz evlerin üzerinde. Denizden metrelerce yukardayım ve kalderanın (büyük krater; bazen içi suyla dolar, bizim Nemrut Gölü gibi) yamacındayım.


Günümüzden üçbin altıyüz yıl önce, depremlerle ilk sinyallerini veren  Thira yanardağı,  faaliyete geçmiş. Yakındoğu ve Mısır kıyılarına kadar çok geniş bir bölge, bu felaketten fiziksel ve psikolojik olarak  etkilenmiş. Thira patlaması adadaki, Akrotiri şehrini, metrelerce kalınlıkta kül tabakaları altında saklarken, yüzlerce, hatta binlerce yıl sonra, felaketin şekillendirdiği bu güzel adada yeni yerleşimler kurulmuş. 1956'daki depremle bir kez daha yıkılan yerleşimler,  70'lerden itibaren bir başka patlama yaşamış : turizm patlaması.




          

Sabah erken, otellerin resepsiyonları henüz kapalı. Zaten bu patika sokaklarda hangi otel nerede bitiyor, hangisi nerede başlıyor, hangisinin çatısındayım, hanginin kapısındayım anlamıyorsunuz. Aşağıda nefis bir manzara, bazen yanıbaşınızda mavi kubbeli bir kilise, parmağınız sürekli fotoğraf makinenizde, hiçbir şeyi kaçırmamak için habire fotoğraf çekiyorsunuz.


Açık bulduğum bir iki resepsiyona fiyat soruyorum, ekim sezonunda bile 250-370  €'ya kadar fiyat verenler var. Ve sonunda fiyatı da (80€), manzarası da, odası da harika Nefeli's Homes'ta karar kılıyorum. Kılıyorum diyorum, çünki eşim Fira'daki otelimizde (Pelikan Hotel 50€) hala  uyuyor. O, sabah uykusunu, ben sabah ışığında fotoğraf çekmeyi ve sabahın sessizliğinde dolaşmayı seviyorum. 






         
Adada ilk günümüzde gezeceğimiz yerler arasında, eski bir köy olan Megalochori var. Araba, scooter ya da en yaygın metod olan ATV kiralamayı düşünmüyoruz. Fira'daki küçük anameydanın biraz aşağısında, adanın her yerine otobüslerin kalktığı durağa gidiyoruz. Kalkış saatleri ve güzergahlar duvara asılı listede yazılı ve hiç aksamıyor. Otobüs şöförlerinin birer de yardımcıları var. Biletinizi otobüse bindikten sonra bu yardımcı dolaşarak kesiyor. 




Dikkatimi çeken noktalardan bazıları, şöförlerin içeceklerinin hiç yanlarından eksik olmaması, ellerinde tesbih olması, ingilizce anlaşabilmemiz ve şoför mahallerinde dinsel objeler. Biz otobüsün kalkış saatini beklerken, bir gelin arabası konvoyu, korna çala çala caddeden geçiyor. Gelin arabası demişken, Santorini Adası aynı zamanda çok popüler bir balayı adası, hatta gelip adada evlenenler de oldukça fazlaymış.



Megalochori, Fira'ya 9 km. uzaklıkta bir köy. Adanın batısında yani kaldera tarafta olan bu köyle, deniz arasında bağlar uzanıyor. Köyün sokaklarında dolaşıyoruz. Bir sokağın üstünde, kemer gibi yükselen üç katlı çan kulesinde, zangoçun, altı çanın iplerini elinde toplayıp, en ince tondan en kalına, sonra tekrar ince tona  inerek çalış ritüelini izliyoruz.


Sonra başka bir ritüele katılmak için Oia'ya gitmek üzere Fira'ya dönüyoruz. Otobüs Messaria'ya da uğradığından adanın ortasındaki bu kalabalık yerleşimi, ki şarap üretimiyle tanınmış; ve uzaktan Monolithos'taki havaalanını da görmüş oluyoruz. Adanın doğusu boydan boya düzlük olduğundan, havaalanı da bu bölgede konuşlandırılmış. Santorini'ye, Atina ve Selanik'ten direk uçuşlar var. Gemi turlarının beş altı saatlik de olsa programlarına aldığı adaya, Rodos'tan  feribot, Girit'ten hızlı deniz otobüsleriyle de ulaşılıyor. Sefer günleri ve sayısı sezona bağlı (www.greeceferries.com www.ferries.gr tarifeler ve online bilet) olarak değişiyor. Ayrıca yaz sezonunda Santorini'nin de dahil olduğu, Kiklad Adalar gurubu arasında ulaşım yapılıyormuş.


Oia'da gün batımı ritüeline geçmeden; bizim, adaya yolculuğumuz, güneşin bir başka güzel battığı Kaş'ta başlıyor.Kaş'a tekneyle yirmi dakika mesafedeki Meis adasına, her çarşamba  Blue Star firmasının feribotu geliyor. Pire'den adalara uğrayarak Meis'e gelen feribot, yolcularını indirip bindirerek onbeş yirmi dakikada tekrar hareket ediyor. Bazı adalara da uğrayarak, Pire'ye devam ediyor. Meis'ten kalktıktan sonra ilk durak, dört saat sonra Rodos. Yani, çarşamba sabah 10.00 Kaş'tan Meis'e, 11.40 Meis'ten (tarifelerde Kastellorizo olarak geçiyor) hareket, 15.30 Rodos'a geliyoruz.


Tatilimize Kaş'ta devam edeceğimiz için, bir sonraki çarşamba Rodos'tan Meis'e dönmek üzere yaptığımız programımıza cuma  17.00 de (ekimde Blue Starın başka bir seferinde bir feribot pazartesi, çarşamba ve cuma seferlerinde Santorini'ye uğruyor) Santorini'yi koyuyoruz.Yolculuk yaklaşık sekiz saat sürüyor, 20.00 'da Kos'ta (yani Bodrum-Kos-Santorini güzergahı da kullanılabilir)  ve gece yarısı Santorini adasının merkezi Fira'ya  5-6 km.uzaklıktaki Athinios Limanında oluyoruz. Yolcu karşılamaya gelen ve müşteri arayan otelcileri aşınca, Fira'ya giden otobüsü (KTEL işletmesi) solda görüyoruz. 




Zikzaklar çizerek kalderanın tepesine, ana yola çıkıp, Fira'ya doğru yola koyuluyoruz. Athinios limanı, Santorini'ye giden herkesin bahsettiği beşyüz basamaklı, eşeklerle,katırlarla ya da teleferikle inilen ya da çıkılan, Fira'daki liman değil. Vasıta bulamazsam ben yürüyerek de çıkarım diye düşünmeyin. Fira'daki liman, yerlilerin eski liman dedikleri, volkanik küçük adalara tekne turları yapılan ve açıkta demirleyen yolcu gemilerinden yolcu taşıyan teknelerin kullandığı liman.

           


Oia'ya (İa deniyor) gelirsek. Fira'nın 11 km.kuzeyindeki bu yerleşim özellikle akşamüstü saatleri daha bir kalabalıklaşıyor. Gün batımı yaklaşırken, restoranlarda ve kafelerde yer bulmak mümkün olmadığı gibi, dar patika yollarda boş bulunan yere ilişmek gerekiyor.Kiminin elinde kadehi, çoğunluğun ise fotoğraf makinesi, gökyüzü maviden pembeye ve kırmızıya dönerken,güneş alkışlarla Ege'de kaybediliyor.



Aslında, Oia ve Fira birbirine çok benziyor. Restoranlar, kafeler, galeriler, kuyumcular, mağazalar, eğlence yerleri, hediyelik eşya dükkanları kayaların üzerinde üstüste, beyaz yapılarda yerlerini almış. İmerovigli'de bu restoran, kafe ve mağaza yoğunluğu yok, hatta benim gördüğüm kadarıyla hediyelik eşya dükkanı, mağaza gibi ticari yerler hiç yok. Fira, İmerovigli ve Oia'da evlerle otelleri birbirinden  ayıramıyorsunuz. Sanki bütün evler otel olmuş, ya da oteller ev.


Tekrar Akrotiri'ye gelirsek, ne yazık ki kazı çalışmaları nedeniyle ziyarete kapalı olduğundan, bu antik kentin evlerinin duvarlarını süsleyen canlı renkli freskleri göremiyoruz. Ancak kül katmanları sit alanına girmeden de görülebiliyor. Bazı bilim adamları, Thira püskürtülerinin 36 km.yüksekliğe çıktığını, bulutlarla ve rüzgarlarla hareket ederek çok geniş bir coğrafyada, yağışlarla suları zehirlediğini, bunun  hayvancılığı etkilediğini, haftalar, aylar süren karanlığın ise bitkilerde fotosentez olayını engelleyip tarımı vurduğunu söylüyor. Girittteki Minos Uygarlığının yıkılmasını da, tüm bu etkilerin yanında, patlama ve depremlerin etkisiyle oluşan tsunamilerle ticaretinin ve ekonominin çöküşüne bağlayanlar var. Yine bazı bilim adamları, MÖ 1600-1500 dönemine rastlayan bu zaman dilimini, fazla belge buluntu olmaması nedeniyle karanlık yüzyıl olarak adlandırıyor.


 Fira'ya 15 km.uzaklıktaki Akrotiri'de, konaklama yapılabilecek aynı adlı bir köy de var. Akrotiri antik kenti ile Kokina Amos  yani Red Beach yani kırmızı plaj birbirine çok yakın. Deniz kıyısına kadar gelen yol bittiğinde, ki burası otobüsün son durağı, sağa doğru  deniz kıyısını takip ederek yürür, hafif kayalık bir burnu da tırmanarak dönerseniz, güzel bir manzarayla karşılaşıyorsunuz.(Arabanız varsa antik kente gelmeden yol çatal olduğunda sağa gidip, park edeceksiniz ve daha az yürüyeceksiniz) Adanın, fotoğrafı en çok çekilen bu plajında, volkanik püskürtülerden oluşan toprak, kırmızı bir duvar gibi Egenin mavisinin yanında yükselirken; kum, adanın diğer bütün plajlarında olduğu gibi siyah.Bu arada, adanın diğer gözde plajları Perissa ve Kamari. Santorini adasının  doğusunda kalan bu plajların olduğu  yerleşimlerde, daha ekonomik konaklama yerleri bulunabiliyor.


Santorini'de yapılacak aktivitelerden biri de Fira'daki eski limandan kalkan teknelerle, patlamadan yıllar sonra yükselerek su yüzeyine çıkan iki küçük adaya yapılan turlar.Nea (Yeni) Kameni ve Palia (Eski) Kameni adalarından Nea Kameni'de volkana yürünüyor, diğerinde sıcak sularda yüzülüyor. (Biz gitmedik. )




Adı, antik dönemde Kalliste (güzel), Osmanlı döneminde Gozi ve Dermeyzik (santonet.gr), resmi olarak da Thira olan Santorini adası, felaketin yarattığı güzellik olarak, coğrafyası ve  mimarisi ile bütün Yunan adaları arasında farklı bir yerde. Sakin dönemlerinde, gidip görmenizi öneririm. 

   
NOTLAR:




- 2010 rakamlarıyla....


- Kaş-Meis gidiş dönüş 40 TL idi.Yeşil pasaport hariç, vize gerekli (Meis'e günü birlik bile gitseniz)
- Meis(Kastellorizo)-Rodos ekonomik bilet 18.50 €, Rodos-Santorini 30.50 €.Feribotta gece yolculuklarında dahi herkes kafe ve salonlarda oturuyor, hatta kanepelerde uzanıp uyuyor. Santorini-Rodos feribotu, gece 00.40'ta, ben yatakta uyumak isterim diyorsanız, iki kişilik iç kabin 125 €. Yaz sezonunda rahatlıkla güvertede de gidilebilir.Hem ekonomik, hem serin bir yolculuk olur.
-Santorini'de ekim ayı, gündüz sıcaksa da akşamları serin hatta soğuk oluyor.Biz eşofman üstü ve hırka giyerken, yerli halk kış moduna girmişti bile.Ekim ortası gündüz denize girilebiliyor.
-ATV kiralama günlük 15 €.
-Normal bir restoranda ev şarabı dahil iki kişilik yemek 20-25 € 'ya yenilebiliyor.Bu Rodos'ta da aynıydı. 
-Athinios Limanı hareketli bir liman, sıra sıra kafeler ve atıştırma yapabileceğiniz yerler var.
-Fira'daki ve Oia'daki eski limanlarda restoran da var.
-www.santorini.gr ada hakkında detaylı bilgi alabileceğiniz bir adres.

Yorumlar