Garnatha - Lorca : İşte GRANADA

3 Mayıs 2008


GRANADA

        
        Emzikli flamenko dansçısı..

Doğrusunu söylemem gerekirse Granada'da  Elhamra  Sarayı'ndan çok Albayzin'in sokaklarında dolaşmak çekiyordu beni. Tamam Elhamra müthiş  el sanatı  ve işçiliği olan oylum oylum , ince ince işlenmiş duvarları, tavanları ile  mekan, ışık, su ve süsleme gibi mimari unsurların bir arada olduğu  bir şaheser . Avluları, bahçeleri de görülesi de; güneşin altın ışıklarıyla duvarları daha bir kırmızı olurken ona Albayzin'in teraslarından bakmak bence daha güzel.


Üstelik de Granada'ya gidip Elhamra'yı gezememe riskine girmemek için biletlerimizi ta İstanbul'dan müzenin resmi telefonundan ayırtmışken neler söylüyorum. Evet, Elhamra'yı gezmek için aynı gün için bilet bulamama ihtimali, biraz da sezonuna bağlı olarak çok fazla. Çünkü Plaza Nueva'da (Nueva Meydanı) saraya giden küçük servis otobüslerinin kalktığı durakta, Elhamra ziyareti için bilet kalmamıştır yazısını bizzat gözlerimle gördüm. Biletleri internetten ayırmakta veya telefonla rezervasyonda fayda var.Kaldı ki rezervasyonlu biletleri almak için bile uzun bir kuyruk var. Nedense insanlar bilet makinelerini kullanmakta tereddüt ediyor.Oysa gişenin hemen yakınındaki makineye ,rezervasyonu yaptığınız kredi kartını okuttuğunuzda, biletler anında elinizde.

Bilet gündüz ve gece ziyaretleri için farklı olduğu gibi, bahçeler, Nasri Saray ve komple Elhamra olmak üzere üç kategoride. Nasri Saray bölümünü sadece size verilen  randevu saatinde ve yarım saat süreyle gezebiliyorsunuz. Onun için  oldukça geniş bir bölgeye yayılan Elhamra'nın planına bir göz atıp gezi programı  yapmakta fayda var.

  

Saray daha yıkıntı  halindeyken Elhamra'nın eteklerinde oturan İspanyolların ünlü müzik adamı Manul de Falla, Endülüslü ve Endülüsün herşeyine aşık bir adamla dolaşır dururmuş oralarda. Çocukken dadısının söylediği halk ezgilerini unutamayan, flamenko ruhunu canlandırmak için arkadaşı  Falla'yla bir şarkı yarışması düzenlemeye karar veren bu adam İspanyol şiirinin önemli ismi Federico Garcia Lorca.

  
Elhamra Bahçeleri ( Generalife )

  
Lorca'nın Granada'ya on kilometre uzaktaki  Fuentes-vaqueros'daki evine gitmekten çok, onu Manuel de Falla'yla  flamenkonun  yeniden doğuşu olacak olan  Cante Jondo yarışması düzenleme planları yaptıkları  günlerde, Elhamra'nın o zaman virane olan bahçelerinde ve yokuş yollarında  düşünmek cazip geliyordu bana.

Dokuz yaşına kadar yaşadığı  avlulu iki katlı  tipik köy evinin giriş katında  olanlar; Federico'nun doğduğu yatak, ilk piyanosu, ilk çizimleri ve çocukluk fotoğrafları , zamanında tahıl ambarı olan üst katın duvarlarında  ise Kanlı Düğün (La Boda de Sangre), Bernardo Alba'nın Evi  (La Casa de Bernardo Alba) oyunları ile  arkadaşları Manuel de Falla, Salvador Dali, Pablo Neruda, ünlü flamenko dansçısı La Argentina'nın afişleriydi sadece. Ve o  34 yaşındayken, Franco döneminde bir sabah evinden alındı. Kalemi, onların silahlarından güçlüydü çünkü. Büyük İspanyol şair  Antonio Machado  bu şiiri onun için yazdı.

 Yürürken görüldüler onlar.
 Bir mezar yontun bana dostlarım
 Ozan için.
 Kaştan ve düşten, -Elhamra'da
 Suyun ağladığı bir çeşme üstüne,
 Sonsuza kadar desin o :
 Cinayet Gırnata'da işlendi! Onun Gırnata'sında!


Granada'nın en eski sakinleri olan yahudilerin  Fenikeliler zamanında Endülüs'e geldiklerini biliyoruz. Onlar kadar değilse de çingeneler de bu bölgenin eskilerinden. Yahudiler Elhamra Sarayının olduğu tepenin güney yamacına yerleşmişler ve buraya İbranice "Tepelik Yer" anlamına gelen Garnatha  demişler. Araplar Gırnata, İspanyollar da Kastilya dilinde nar anlamına gelen Granada demiş.

  

  

 
Otelimiz Mellia Granada, Angel Ganivet caddesinde  şık, temiz, merkezi dört yıldızlı güzel bir otel. İspanya'da sadece kaldığımız bu otelde kahvaltıda şampanya da olduğunu gördüm.Filmlerde olur ya , kahvaltıda şampanya! Cordoba'dan Granada'ya hızlı tren yok, saatleri bize daha uygun geldiğinden otobüs firmasından internetten rezervasyonlarımızı yapmıştık. Otobüs terminali şehrin üç kilometre kadar dışında taksiyle otele geliyoruz, geliyoruz ama tam da gelemiyoruz. "Dia del Cruz" bayramı nedeniyle cadde trafiğe kapatılmış, Çiçeklerle süslenmiş kamyonlar, otobüsler, arabalar, onların üzerinde ispanyol kıyafetlerini giymiş kadınlar, erkeklerle büyük bir geçit töreninin içinde buluyoruz kendimizi.

Valizleri otele bırakıp dolaşmaya çıktığımızda küçük bir meydanda bu sefer minik ispanyolların bir podyum üzerinde flamenko gösterisine tanık oluyoruz. İşte kültür böyle korunur diye düşünüyorum. Altı bezli, ağzı emzikli adım atmayı belki daha yakınlarda öğrenmiş çocuklar kollarını kaldırıp, parmaklarını  kıvıra kıvıra flamenkonun alfabesine başlıyor.

        

Plaza Nueva'dan Albayzin'e tırmanmaya başlıyoruz. Darro'nun taş yolundan yukarı kalabalık aynı istikamette ilerliyor. Sağımızda aşağıda belli belirsiz akan bir ırmak, üst yamacında "Kızıl Tepe" de Elhamra sarayı var. Albayzin arapça kökenli atmaca avlayanların yeri anlamındaki Al Baizin kelimesinden geliyormuş. Arapların ilk geldiği  dönemde (yediyüzlerin başı) ilk kurulan kale ve yerleşim olan Al Kasaba da bu bölgede. Nasriler dönemi (binikiyüzlerde) Elhamra sarayının da yapılacağı "Kızıl Tepe"ye bir kale daha yapılınca Albayzin'dekinin adı Al Kasaba al Kadim yani eski kasaba olmuş.

         


Darro yolu üzerinde önce Cadi köprüsü, bir hamam, Granada'daki rönesans mimari özelliklerini taşıyan Arkeoloji Müzesi Casa de Castril ve  küçük meydanlar var. Yolu takip dip sola kıvrılarak geldiğimiz San Nicolas Kilisesinin önü bir seyir terası (mirador). Elhamra manzaralı fotoğrafların çekildiği ve güneşin  Elhamra'yı iyice kırmızı yaparak battışını seyredildiği yerlerden biri. Yakınlarda bulunan eski bir cami olan San Salvador Kilisesinin önü de bir seyir terası.Daha yüksekte kaldığından daha güzel bir manzara veriyor.

Çiçeklerle dolu  küçük avluları olan, dar sokaklardan geçiyoruz. İki kilise arasında cemaatı olan küçük bir cami var.  Dört beş yıl önce bir inşaat çalışması sırasında aynı yerde bir cami kalıntısına rastlanınca, belediye tarafından  yerel halk arasında  bir anket yapılmış ve oraya yine bir caminin yapılmasına karar verilmiş.

   
 
Albayzin'in ara sokakları sessiz birer labirent gibi dolaşın kaybolun, Albayzin,  bütün yollarım  yokuş aşağı Granada'nın en hareketli caddelerinden  Elvira'ya  çıkar diyor. Callejon del Agua'da taş yolun ortasından suyun akması için yapılan küçük kanalları görün ( Antakya'da ve Cumalıkızık'ta görmüştüm) Calle de Pardo'da, Calle de Fatima'da, Calle de La Mina'da avlulu özgün arap evlerini görün.

Bu ara sokaklarda bakkallardan, kurabiyecilerden atıştırmalıklar alın. Bu  sokaklar turistik olmaktan biraz uzak yerler. En yukardaki Mirador San Cristobal'den karlı Sierra Nevada Dağları görün. Hani son sultan Boabdil'in annesiyle şehri terkederken durup şehrine bakarak ağladığı,  annesi Ayşe'nin de "kadın gibi ağlayacağına, erkek gibi şehrini savunsaydın" dediği dağlar.

  

Puerta de La Pesas meydanında cumartesi günleri pazar kuruluyor. Aynı yerde yüzlerce yıldır pazar kurulurmuş. Öyle ki La Pesas kapısının üstüne tartıda hile yapan satıcının adı yazılıp tartısı asılırmış. Kapıdan geçip daha aşağı doğru indiğimizde Santa İsabel Real Manastırının arkasında Dar -el Horra yani Hanımın Sarayı var. İşte bu hanım  Boabdil'in annesi Ayşe.Yazlık olarak kullandıkları bu sarayda eşi Muley Hasan hristiyan bir cariyesi ile onu aldatınca, kızı yakalatıp dövdürmüş. Lakin sultan aşık olduğu bu güzelin adını da Süreyya yapıp eş olarak alınca, Endülüs'ün yıkılması için bir sebep daha oluşuvermiş. Dar -el Horra bugün Güzel Sanatlar Müzesi.
.
         
      
Granada'nın en işlek caddesi Gran Via Colon'un başında, yanındaki şapelde İspanya'yı birleştiren Kraliçe İsabel ve eşi Ferdinand'ın ve hayatı filmlere de konu olan kızı Juana'nın da (kocasına olan aşkın delirttiği ya da öyle bilindiği kraliçe) lahitlerinin olduğu büyük Granada Katedrali var.  Kraliçe İsabel çok güçlü bir karakter, İspanyanın dağınık prenslikler olduğu onbeşinci yüzyılın ortalarında, Kastilya prensi babasının kendisi için uygun gördüğü kişiyle değil, gizlice ve rahibi de ikna ederek gönlünün seçtiği Aragon Prensi Ferdinand'la evlenmiş. Zaten bu evlilikle birleşen Kastilya ve Aragon Prensliklerine diğer prenslerin katılımıyla doğmaya başlayan İspanya birliği, arapların Endülüs'teki sonlarının başlangıcı olmuş.

       
     

Denir ki, İsabel Granada'yı kuşatıp almaya karar verdiğinde şehir düşünceye kadar yıkanmayacağını söylemiş. Kuşatma kaç yıl sürmüş bilmiyorum ama,sonunda hem Granada hem de  "Kirli İsabel " lakabı kraliçede kalmış.

          
Kraliçe Isabel  Ferdinand'tan on yıl  önce ölünce         Bir zamanlar İpekçiler Çarşısı olan
Ferdinand genç bir Fransız prensesle evlenir.              kemerli çarşı, El Caiserias.
                                                    

Granada'da yemeklerimizi Bodega'larda yedik. Bunların bazıları sadece şarap sundukları gibi yemekli olanları da var. Ayrıca bolca kebabçı da bulabilirsiniz Granada'da, özellikle Plaza Nueva ve Elvira bölgesinde . Bir akşam da Sultan adlı bir Fas lokantasında yedik. İlk müşterisi olarak girdiğimiz Fas dekorlu şık, aile işletmesi restoranda Hollanda'da yaşayan genç bir Türk çiftle karşılaştık.  Sürmeneli anne babanın Hollanda doğumlu kızlarıyla, on yıldır Hollanda'da yaşayan Kadıköy Altıyol'lu  eşinin ,bizim gibi  Kadıköy'de oturup ve anne babası Sürmene'li olan  eşimin karşılaşması hoş bir anı oldu. Kuskuslu leziz Fas yemekleri de öyle.

         
        Albayzin'in etekleri

  
 Albayzin sokaklarından

   
Elhamra'dan Albayzin                                      Elhamra 

Yorumlar