PANDALARIN YURDU, CHENG DU




Çin, 1980 yılında, ülkedeki nüfus artışını engellemek için, tek çocuk politikasını uygulamaya başlamıştı. Etnik azınlıklar bu uygulamanın dışındaydı ama, zaten ülkenin  %91'i Han kökenli Çinli, %9'u 55 ayrı etnik gruptu.

Eğer hamile kalınırsa, aile, çocuk doğduğunda, yeni nüfus cüzdanını alırken,  oldukça yüksek bir cezayı da vermek zorundaydı. Bu ceza 1993 yılında 70 bin yuandı.Eğer ilk çocuk kızsa, ikinci çocuğa müsade ediliyordu. 

Batı, bu konuyu oldukça propaganda malzemesi yaptıysa da, Çin bu uygulama sayesinde ekonomisini güçlendirdi. Zaten 2007'de yapılan bir referandumda halkın %76'sı da bu uygulamayı destekliyor görünüyordu. 2013'te uygulama biraz esnetildi, 2016 yılında da tamamen kaldırıldı.

Geçen akşam izlediğim 2019 yılında Berlin Film Festivali'nde başrol oyuncularına Gümüş  Ayı ödüllerini kazandıran,  30 ödüllü, üç saatin nasıl geçtiği anlamadığım Çin filmi  Elveda Oğlum (So Long My Son)  getirdi beni bu konuya. Karı koca fabrikada çalışan .çiftin, 12  yaşlarındaki oğulları, arkadaşlarıyla gölette oynarken boğuluyor, başka bir şehre taşınıp bir çocuğu evlat ediniyorlar. Kadın bir süre sonra hamile kalıyor, aynı zamanda akrabası da olan fabrikadaki şefi, cezayı ödeyemezsin diyerek hamile olduğunu ihbar ediyor, yetkililer ambulansla gelip, kadını hastaneye götürüyor ve kürtaj yapılıyor. Evlatlık aldıkları çocuk da evi terkedince aile çocuksuz kalıyor. Film otuz yıllık bir süreçte devam ediyor.

Filmin etkisiyle başımda Çin rüzgarları  esmeye başlayınca,  Çin diyarının bizzat konuğu olduğum şehirlerine uzanıverdi kalemim. Mesela Chengdu,  Siçuan eyaletinin üç bin yıldır adı değişmeyen, cennet ülke anlamına gelen,  Çin'in yaşanacak en güzel 4. şehri unvanını alan şehri.

 Chongqing'den Chengdu'ya dpğru beş saatlik bir otobüs yolculuğu yaparken,  mola verdiğimiz yerdeki tuvaletler örneğin, bir efsaneydi. Zaten,  çarpma kapılısından, kapısızına Çin'de gördüğüm tuvaletler, ayrı bir yazı konusu olabilecek kadar çeşitliydi. Bölmelerle ayrılmış beş tuvaletii  boydan boya geçen 35-40 cm. yüksekliğinde seramik bir yalak ve sadece en baştaki bölmede bir sifon düşünün. Ve suyun ancak o  çekildiğinde diğerlerine  gittiğini.

Yol boyunca her yer, toprağı göremeyeceğimiz kadar yemyeşildi. Güneşi pek görmeyen Chengdu'nun, nemli havası, topraktan bereket fışkırtıyordu. Şehre girmeden 2 katlı, beyaz, çatı uçları klasik Çin mimarindeki gibi yukarı kıvrık, hoş evler, yerlerini dikine bir yerleşime bırakmaya başlayınca, insana 'hoşgeldin küreselleşme' dedirtiyor.

Chengdu 11 milyon nüfuslu bir şehir. Siçuan eyaletinin nemli toprakları,  bambuyu bu eyaletin doğal bitki örtüsü yapmış. Dünyada nesli tükenmekte olan hayvanlardan olan panda da, Çin'de en çok bu eyalette var. Ama bambular kesilip azaldıkça  pandaların yaşam alanları da  daraldığından, son yıllarda devlet,  bambu kesimine  yasak getirmiş.

Chengdu'da  programımızda pandaların koruma altına alındıkları, çok geniş bir araziye konumlanmış olan Panda Yetiştirme Ve Araştırma Merkezi  var. Şehrin sekiz kilometre dışındaki bu çok sessiz ve  tertemiz  arazide, yemyeşil bir bambu denizinin içinde,  elektrikli küçük arabalarla dolaşıyoruz 

Ayılar etobur hayvanlar olmalarına rağmen, pandalar vejeteryan ayılar. Günde 30-40 kilo bambu yiyorlar. Zaten sadece yiyorlar ve uyuyorlar. 

1849 yılında Pierre Armand David adında Fransız bir misyoner, Chengdu'da zengin bir eve davet edilir. Orada, gözlerinin, kulaklarının, ağzının etrafı  dışında hemen her yeri beyaz olan bir post görür. Daha sonra bir avcıda gördüğü aynı posttan satın alır, ülkesine götürür. Böylece Avrupa  bu sevimli ayıların önce postuyla  tanışır. Panda adı, Fransızın adını çağrıştırıyorsa da, Nepallilerin ona verdikleri isim de bambu yiyen ayı anlamında 'Nigalya ponya' imiş.Ve pandayı avlayan ilk batılı avcılar da ABD başkanı Roosvelt'in iki oğlu olmuş.

Panda Araştırma Merkezinde dolaşırken önce bildiğimiz pandalara ne ebat ne renk olarak hiç benzemeyen  kızıl  pandaları görüyoruz.  Sonra da  kafeslerinin içinde yere oturmuş çok yavaş bir şekilde habire bambu yiyen, bildiğimiz o sevimli  pandaları. Ağırlıkları 100 kilgramı geçen bu hayvanların renkleri aslında beyaz. Kulakları, gözlerinin çevresi, kolları, ayakları ve sırtları siyah.  

Siçuan eyaleti faunasında bulunan yüzlerce kelebek çeşidini sergiledikleri bir de kelebek kolleksiyonu var merkezde. Tabii, bir de boy boy  hediyelik panda çeşitleri olan satış noktası.

Siçuan eyaletinin yemekleri, Çin'in dört büyük mutfağından birini oluşturuyor ve genellikle acılı. Modern şehrin arasına sıkışmış bir Çin mahallesine (!) gidiyoruz. Ming ve Tang hanedanları zamanlarındaki evler tarzında  restoranların olduğu bir sokakta, çok şık bir restoranda çok güzel Siçuan  yemekleri yiyoruz.

Yemekten sonra dolaştığımız  parkta, gece olmasına rağmen  çocuklarını dolaştıranlardan, toplu halde dans edenlere gördüğümüz kalabalık, herkezin mutlu ve huzurlu olduğunu gösteriyor. Şanghay'da şaşkınlıkla baktığım ağı açık pantolonlu çocuklara da artık şaşırmıyorum.

Hzrn. 2006

Yorumlar