KASIMDA İZNİK GÖLÜ KIYILARI

20 Kasım 2009 Cuma


Kasımda İznik Gölü Kıyıları






İznik gölü kıyılarında şimdi zeytin zamanı. Sabah yedi, akşam dört zeytinler toplanır ama iş bitmez . Sıra elenmesine gelir. Titreşimle, dört farklı aralığı olan elekten geçen zeytinlerin döküldüğü her selenin başına bir kişi oturur. Selenin içine yeşil veya kızıl zeytin düşerse ayıklanır. Yeşil, siyah ve yağ olacak zeytinler ayrılır. Dutluca köyü, kooperatifi olan köylerden olduğundan, zeytinler sabah kooperatife götürülür. Zeytinin işlenmesine devam edilir. Yağ olacaklar yağhaneye, zeytin olacaklar baskıya gider. Sonra işin ticaret kısmi başlar.

Göl kıyısındaki düzlüklerde, şimdi zeytin toplayanların türküleri duyulur. Kimi işçidir, Balıkesir'den gelmiştir. Zeytin bitene kadar iki ay evine dönmeyecektir , Engür'le karısı Bircan gibi. Çocukları babaanneye emanet. Ama bu yaz kendi evlerini bitireceklerdir, kazandıklarıyla. Her biri günde 35 lira kazanır. Akşam da ayıklamaya giderlerse biraz da ordan. Soğanlarını erzaklarını Balıkesir'den yanlarında getirmişlerdir, zeytin zamanı bitinceye kadar, minimum masrafla geçireceklerdir iki ayı.

Kar sorun değil ama, yağmur yağdı mı zeytin toplamaz köylü. Dutluca'nın üst tarafındaki köy Yeni Sölöz. Onlar da zeytinci. Köyün daha yukarısı orman. Mantar toplamak köylünün alışkanlıklarından. Üç dört kişilik guruplarla çıkıyorlar mantara. Köyün kadınları ellerinde sepetleri, özellikle dedekülah ya da kuşaklı dedikleri mantarın peşinde. Genç çamların civarında biten çam mantarlarından topluyoruz biz de. Çam dışındaki ağaçlar, sarıya kırmızıya kesmiş. Ormanın kokusu kuru yaprak kokusuna dönüşmüş.

Sabahları uzun yürüyüşler yapıyoruz, zeytinliklerin arasındaki toprak yolda. Yeni Sölöz eskiden bir ermeni köyüymüş. Şimdi traktörlerin bozduğu, bir atlı araba genişliğindeki eski yolda, ara ara balıksırtı eğimli, düzgün dizilmiş taşlardan oluşan, taş yol çıkıyor ortaya. Beter, Sam ve Badi bizimle beraber. Bazen, köylülerin köpekleriyle karşılaşınca curcuna çıkıyor ama, sonra herkes yoluna.

Yağmurdan sonra güneşle, gökkuşağı çıkıyor. Bir ucu gölün üzerinde. Traktörlerin zeytinliklere gidiş ve dönüş saatleri dışında etraf sessiz, ağustos böceklerinin senfonisi çoktan bitmiş. Şimdi kuşlar sahnede.

Biz de zeytin topluyoruz, akşam ayıklıyoruz. Dere boyu kalan böğürtlenleri sertliğine mayhoşluğuna bakmadan reçel yapmak için deriyoruz. Göl kıyısında dolaşıyoruz. Bulutların göle yansımalarını seyrediyoruz. Rahmi Baba gibi yemek yenebilecek bir iki yeri olsa da, konaklama tesisi olmayan bu doğal ortamın, bilinçli insanların elinde olsa, güzelliğini bozmadan, nasıl değerlendirileceğini konuşuyoruz.

Yorumlar