DELMECE YAYLASI (Çınarcık)

Ağustos 2012'den

Şeker  Bayramı'nın ikinci günü Çınarcık'taydık. Oradaki aile büyüklerimizle bayramlaşıp, akşama da döndük. Yolu o taraflara düşeceklere ya da düşürmek isteyenlere bir rota vermek için, daha uzun soluklu gidişlerimizden birinde yaptığımız Delmece Yaylası gezimizi yazmak istiyorum.
                                 
2007 yılının ekim ayında bir hafta Çınarcık'taydık. Ben, Çınarcık'ta  denizi bir türlü sevemedim. Asfalt seviyesinin  bir metre altında, bir birbuçuk metrelik dar bir kıyıda, üstelik temizliği de şüphe götürür bir suda, yüzlerce insan denize girip, güneşleniyor. Sezon bitmiş, artık kalabalıklar yerini sakinliğe  bırakmıştı. Sabahları kıyı boyunca üç beş kilometre yürüyüp, geri dönüyordum. Erken saatlerde deniz daha cezbedici olduğundan, yürüyüş sonu bir de deniz yapıyordum.


Bir sabah yol üzerinde hep gözüme takılan Teşvikiye tabelasının gösterdiği yöne gitmeye karar verdim. Kıyıya dik, asfalt yol boyunca, Karadenizin bitki örtüsü gibi yeşillikler içinde yürüyüp, Teşvikiye köyüne vardım. Burası yerlisi Gürcü kökenli olan bir köydü. Rusya'yla yapılan 93 Harbi (Hicri takvimde 1293 yılında yapılan, 1877-78 Rus -Osmanlı Savaşı) öncesi ve sonrasında, Kafkaslarda yaşayan bir çok halk gibi Müslüman Gürcüler de Osmanlı topraklarına göçmüş. Bu göçerlerin bazıları Karadeniz kıyıları boyunca yerleştirilirken, bir kısmı da gemilerle direk İstanbul'a getirilmiş ve oradan uygun bölgelere yerleştirilmiş. Bursa ve çevresi bu göçlerde epeyce yerleşim almış bir bölge.


İşte Teşvikiye'liler de bu göç sonucu, doğası Karadeniz'e çok benzeyen bu topraklara köylerini kurmuşlar. Ama köyün ilk kurulduğu yer dağın daha yüksek kesimlerinde imiş, daha sonra ovaya inmişler. Bahçe işleriyle uğraşan bir iki teyzeyle sohbet sırasında, yukarıda dağda yaylaları olduğunu,  yaz geldiğinde hayvanlarını oraya çıkardıklarını ve orada yayla evleri olduğunu öğrendim. Kendilerinin patika yolları kullandığını, ama asfaltın da yaylaya kadar gittiğini söyleyince, eh artık bize de yayla yollarına düşmek kaldı.
                                 
Öğleden sonra arabayla Teşvikiye köyünün ilerisinden, köprüyü karşıya geçerek dağ yoluna girdik. Rotamız Delmece Yaylası. Yer yer bozuk olsa da kötü sayılacak bir yol değildi. Biraz da virajlıydı, ama ürkütücü de değildi. Doğa muhteşem görüntüler sunuyordu. Yalova Kent Ormanları adıyla düzenlenmiş piknik alanlarını, çifte Erikli Şelalelerini de fotoğraflayıp, yolumuza devam ettik.

Bu yol üzerinde iki de küçük göl vardı, Büyük ve Küçük Dipsiz göller. Hepsini ziyaret edip,  görüntülerini fotoğraf makineme saklayıp, kestane ağaçlarından dökülenlerden akşama da hatıralar ayarladık. Ve yaklaşık yirmi kilometre kadar sonra beni hayretlere düşüren bir düzlüğe geldik. Karadeniz yaylalarının yabancısı değilim, iyi bilirim, ama oralarda bu düzlükleri görünce böyle şaşırmazdım. Bunca yüksekte (790 mt. sanırım) şehrin sadece 20 km uzağında, dağın başında, ormandan çıkıyorsun, gözün alabildiği bir düzlük ve ahşap küçük derme çatma yayla evleri.


Yayla zamanı bittiğinden  bir iki ev haricinde çoğu boşalmıştı. Evlerden birinin önünde bir kadın tarhana seriyor, dört beş inek de sağda solda otluyordu. Göz alabildiğince uzayan, yemyeşil bir otluğun içindeydik. Topraktan fırlamış beyaz ve mor kardelen cinsi çiçekler her tarafı sarmıştı. Hiç böylesine doğal bir yayla beklemediğim için, şaşkınlık ve hayranlık içinde bir evleri bir çiçekleri seyrediyordum. Kapalı olan bir yayla evinin penceresinden içeriye baktım, aynı Karadeniz'deki gibiydi. Ateş yakılan bir ocak, üzerine yatakların serileceği bir set, duvara çakılmış askı vazifesi görecek çiviler.

                                         
Etrafımızı saran tertemiz, çiçek kokulu bir hava ve sessizlik. Doğayı seven bir insan için, kelimelerin anlatmaya yetmeyeceği bir duygu ve hazdı orada olabilmek. Gürcü kökenli yaylacı kadın böbrek taşlarını döken bir de su olduğunu söyledi. Yaylanın ortasından geçen yol Gemlik tarafına doğru devam ediyordu.

Keşfettiğimiz bu güzelliği Rodi'nin abisi ve yengesiyle de paylaşmak üzere yayladan döndük. Bir dönem, İstanbul'a yakınlığı nedeniyle çalışanlar için de  gözde bir tatil beldesi olan Çınarcık tutkunlarımız, yıllar önce bir kaç araba o yayla yollarına düştüklerini ama yolun çok kötü olması ve arabalardan birinin arıza yapması nedeniyle döndüklerini söyledi. Biz de onların yarım kalan Delmece Yaylası gezilerini tamamlamak üzere, ertesi gün, o güzelliği yeniden yaşamanın tadına vardık.

Yorumlar