KASTAMONU'YU GEZİYORUZ (Taşköprü ve Pompeipolis)

2013'ten

Evet, yola devam ediyoruz,
Kastamonu’da ikinci günümüze uyandık. Kahvaltımızı yaptıktan sonra, akşam
Sinop’a hareket edeceğimiz için sırt çantalarımızı emanete bıraktık.
Kastamonu’nun içini gezmeye başlamadan önce, Sinop yolu üzerinde Taşköprü
ilçesine adını veren Taşköprü’yü ve Pompeipolis’i görmek istediğimizden, İsmail
Bey Camisi’nin alt tarafından kalkan minibüs durağına gittik.



Bir ara sokaktan ulaştığımız
durağa geldiğimizde, durağın hemen üstünde bir kayanın üzerinde yükselen İsmail
Bey Cami güzelliği ile büyüledi bizi. Mavi gökyüzünde, sarıya çalan taşları ve
güdük minaresiyle çok güzel görünüyordu. Dönüşte önce onu gezmeye karar verdik.



Taşköprü, Sinop yolu üzerinde ve
yarım saat sürüyor (4.5 TL.) Köprü de, antik kent de hemen ilçenin
girişinde  karşı karşıya. Kızılırmak’ın
en büyük kolu Gökırmak  üzerindeki ve
üzerinde araç trafiği olan yedi gözlü Taşköprü, 1366’da yapılmış. Etrafı
bakımlı bir park haline getirilip, parka bir de sarımsak heykeli dikilmiş.



Köprüyü, hemen karşısındaki başka
bir köprüden fotoğrafladıktan sonra, Pompeipolis antik kentine, yani Zımbıllı
Tepe’ye  tırmandık. Elimizde yol
kenarındaki elma ağacından kopardığımız elmalar, geniş arazide, ilerde
gördüğümüz, kazı ekibinden olduklarını tahmin ettiğimiz üç beş kişinin yanına
doğru yürüdük. Görevlilerden sorumlu olan, kazı döneminin bittiğini, açığa
çıkarılan buluntuların, ki bunların arasında bolca taban mozaikleri vardı,
kapatıldığını söyledi. Çıkarılanların, kazı merkezindeki binada sergilendiğini,
istersek bize gösterebileceğini de ekledi.



Pompeipolis antik kenti kazıları
bittiğinde, Efes büyüklüğünde  alana
yayılmış bir antik kent daha gün ışığına çıkmış olacak. Adını Roma’lı kumandan
Pompeius Magnus’tan alan kent MÖ.65 yılında kurulmuş. Oluşturulan küçük
müzedeki en önemli parçalardan biri de yakın zamanda bulunan tiyatronun
arşitravı. Bir villaya ait mozaiklerden birinde yazan cümle ise çok hoşumuza
gitti ‘’İYİLİK İÇİN, İYİLİKLE GİR’’



Taşköprü’nün içinde tescilli
konaklara hiç bulaşmadan, anayol üzerindeki duraktan şehir içine dönmeden
sarmısak almayı ihmal ettiğimizi sanmayın. Sarmısağın kilosu Taşköprü’de de,
Kastamonu’nun içinde de 8 TL. Durağa doğru yürürken, yol kenarına parketmiş
kamyonetinin arkası sarmısak dolu yaşlı amca ise, kilosunu 2 TL.den satıyordu.
Biz iyisi mi hem ondan, hem 8’liklerden alalım dedik. Minibüste yerlisiyle bol
bol sarmısak muhabbeti yapıp, 12.00 gibi İsmail Bey Camisine geldik.
Sarmısaklarımızı da öğretmenevinin emanetine bıraktık. Artık sıra Kastamonu’nun
şehir merkezini camisinden kalesine, müzesinden konağına gezmekteydi. Otobüsümüz, otogardan 
18.45’te.



Bu arada minibüsteki sohbette,
sarmısağın martta dikildiğini, temmuz başında toplanmaya başlandığını,
toprağından temizlenip, kabuklarının çıkarıldığını, bir hafta kurumaya
bırakılıp, bağ haline getirilip satışa hazır hale getirildiğini ve de
Kastamonu’luların pek de sarımsak tüketmediğini öğrendik.

Bu da sarmısak kokulu bir yazı....

Yorumlar