DUTLUCA'YLA yENİ SÖLÖZ ARASINDA GEÇEN GÜNLER (Fotolar)

  
GÜRLETEPE'DEN KERAMET'E ; Orhangazi / Bursa

Gezi tarihi Aralık 2008


        

        

        
  
Dağları severim. Saatlerce yürüyebilir veya saatlerce seyredebilirim onları. Bir de gökyüzü pamuk pamuk bulutsa, ya da hafiften pembeye çalmışsa fotoğraf çekmeye de doyamam. Yapraklar  sararmaya ,ya da kızarmaya başlamışsa, yürüdüğüm yol topraksa, çıt yoksa etrafta böceklerin sesinden başka değmeyin benim keyfime.

       
       Evden İznik Gölü

Eski yılın son, yeni yılın ilk günlerini bir arkadaşımızın Bursa'nın Orhangazi ilçesinin Dutluca köyü ile Yeni Sölöz köyü arasında, İznik Gölü'ne kuşbaşı bakan evinde geçirdik. Etrafımız zeytin ağaçlarıyla kuşatılmıştı. Sabah kuş seslerinden başka, sadece zeytine gidenlerin traktör sesleri vardı . Trafik uğultusu yoktu. En çok bu mutlu ediyordu beni. En çok da o sessizliği götürmek istiyordum İstanbul'a.

  
Beter ve Sam yaz başında..

      
      Ekim sonu Beter,Sam,Badi

Sabahları bazen yanlız, bazen eşimle, ama mutlaka Beter (kangal), Sam (av) ve Badi'yle (kırma) toprak yoldan Yeni Sölöz Köyü'nün eteklerine yürüdük. Ayağımda birkaç numara büyük lastik çizmeler, temiz havayı içime çekip, sessizliği dinleyerek.

 
 Yeni Sölöz Köyü



Köylere gelince:
Yeni Sölöz Köyü eski bir ermeni köyü. Köyün çarşısında büyük bir cami, malum kahve ve birkaç dükkan var. Eski olan evlerin özgün bir mimarisi olmasına karşın, yenilerin hepsi başka telden çalıyor. Köyün bir meşhuru var, masaj yapıyor (!) beli tutuk, iki kat gelenler yürüyerek gidiyormuş. Meşhur diyorum çünki, gelen arabaların plakaları dört bir yöreden.

    

Yeni Sölöz'ün yukarısından ormanlık alan başlıyor. Bu orman yolu üzerinde  yamaç paraşütü yapılan bir bölge var. Daha ileriye gidildiğinde köylülerin Karanlık dedikleri  küçük vadimsi yerde "kralın kızı " yıkanırmış!

  
Gürle Tepe'de gün doğuyor

Daha da yukarılara (arabayla yaklaşı 45 dak.) gidildiğinde geçen yıl bizim de bir gece çadır kurup kaldığımız Gürle Tepesi var.Orhangazi ile İznik Gölü arasındaki ovaya ve göle yüzlerce metre yukardan bakılıyor, Gürle Tepesinden. Doğduğu değil ama, büyüdüğü şehri bırakıp, iki yıl önce bu iki köyün arasına  yerleşen arkadaşımız Gürle'ye sevdasını şiire dökmüş:

"Yıldızlar düştü sevdalarla beraber Gürle Tepesine,güneşe tutsak kaldık
Masmavi bir gün, eteklerinde mor eflatun,lacivert bir sis,sapsarı bir göl
Kızıllık ve mavi, ağaçları örtmüş, gözlerimiz ve yüreğimiz onların üzerinde
Gelmişiz İstanbul'dan yalınayak eteklerinde yıldız toplamaya"

       
        Gürle Tepe'ye giderken



Bizim üç büyükçe çadır kurduğumuz, geniş bir açıklık var. Bu açıklığın ovaya  bakan yamacındaki yassı gri taşlar oldukça dekoratif.
Üzerine resim yapılabileceği gibi, fotoğraf yapıştırıp çerçeve olarak da kullanılabilir. Akşam bütün kızıllığıyla Gemlik üzerinden batan güneş, sabah İznik üzerinden aynı kızıllıkla doğuyor.

     
     Dutluca göl kenarı

Dutluca köyüne inersek eğer, yanmış yanmış küllerinden yeniden doğmuş bir köy. Son doğuşu, Osmanlı hanedanından Hatice Sultan'ın vakıf arazisi üzerine olmuş. Dutluk olan araziye sultanın izniyle kurmuşlar köyü, adı da Dutluca olmuş. Bursa'nın ipeğinin geçer akçe olduğu yıllar olsa gerek.

      
       İznik Gölü

 Her iki köyün de bütün geliri zeytinden. Yılbaşında gittiğimizde zeytinlerin büyük çoğunluğu toplanmış, kooperatife verilmişti bile. Sıra paraları toplamaktaydı.Köylü, bütün seneyi onunla geçirecek. Ama yine de asıl parayı onlar değil, kooperatiflerdeki zeytinleri, zeytinyağlarını toplayıp, yurtdışına pazarlayanlar kazanacak.

       
       Dutluca Köyü göl kıyısı

Köyün kadınları ferace giyiyor. İlk gördüğümde  çarşaf zannettiğim kıyafetlerin arkadaşımız, Dutluca kadınlarının yerel giysileri olduğunu söylüyor. Okuma yazma oranı oldukça yüksek bir köy. Geçen yaz göl kenarında tanıştığımız Dutluca'lı orta yaşlı bir hanım düğün geleneklerini anlatmıştı bana.Eskiden, bir hafta sürermiş düğünler. Gelin, her gün değişik bir giysi giyermiş. Ve sonunda kırmızı gelinlik. Gelin, damadın evine at üstünde götürülürmüş. Düğünlerde lokum dedikleri  hamurdan cevizli bir çörek yapılırmış ve zeytinle yenirmiş. Düğünlerin olmazsa olmazı da çalgıcılarmış. Şİmdi bu adetlerin çoğu yok, diyor.

 

İznik Gölü'nün güney kıyısından ilerlerken, Dutluca geçilince Yeni Sölöz sapağı, girmeyip devam edilince de Sölöz gelir. Yol üzerinde sağ tarafta kalan eski ve büyük bina, Habitat II "Tarihten Günümüze Anadolu'da Konut ve Yerleşme" adlı kitapta örnek gösterilecek kadar orijinal. Yol daha sonra birkaç köyden daha geçerek İznik'e varır.

    
     Sölöz'deki örnek bina (19.yy.)

İznik Gölünün kuzey tarafından gittiğimizde de,Orhangazi'den onbeş kilometre kadar sonra bir sürpriz vardır. Mesela, 1 ocak günü seneye değişik bir başlangıç için, doğanın bağrında sıcak suya girmek isterseniz;
buyrun Keramet'e. İstanbul'a çok yakın. Pendik'ten sadece 45 dakika feribot yolculuğu, yarım saat kadar da araba yolculuğu.

     
     Keramet


Keramet- 1 ocak 2009

Büyükçe bir havuz kadar olan suyun, tarihi eski. Keramet köyünden bir bey, incelemeler yapan bir arkeoloğun, su içinde ve kenardaki taşlara dayanarak en az 750 yıllık bir geçmişten bahsettiğini söyledi. Ama ne yazık ki etrafında derme çatma iki kulübe ile ortamın doğal hali biraz bozulmuş. Su köylünün, ama etrafındaki arazi hazineninmiş. Bir yatırımcı suyu kiralayıp,işletmek istemiş, köy halkı "köyün ahlakı!" bozulur diye istememiş.

 

Ve yol devam edildiğinde yine İznik varış noktanız. Biz de yola devam ettik. 2000 yılında İznik'e birkez daha gitmiştim, o zaman Ayasofya kilisesi restore edilmemişti. Restorasyondan sonraki halini görmek istiyordum.

        
        Ayasofya - İznik

Nikaia, başka bir yazıya.. 

Yorumlar