İTALYAN KONSOLOSLUĞUNDA

          


 İTALYAN KONSOLOSLUĞU'nda


Tomtom Kaptan Sokak'ta Venedik Sarayı'nın kırmızı halılarla kaplı üst salonlarından birinde, servis masasının yanındayım. Koyu pembe desenlerle süslü büyük tabağıma makarnamı aldım. Diğer çeşitlerden de almak üzere, en az yarım kilo ağırlığındaki gümüş servis çatalına elimi uzattığımda, aklıma TEODORA geliyor. Venedik'teki Venedik Sarayına gelin giden Bizans prensesi Teodora. Neden mi?
Yıl, 1000'li yılların başı. Hatta 1077'ler gibi, Anadolu'da Selçuklular cirit atmaya başlamış. Krallıkların bir başka ülkeyle ilişkilerini düzeltmenin ya da onun desteğini de sağlamanın bir yolu, malum evlilik müessesini kullanmaktır. Bizans imparatoru da Venedik'i arkasına almak için, prenses Teodora'yı Venedik Dükü'yle evlendiriyor. Teodora Bizansın tüm ihtişamını Venedik'e taşıyor. Mücevherler, elbiseler, sandık sandık çeyizler, akşama kadar parfüm banyoları daha neler neler.
Teodora yemek yerken elleri, üstü başı kirlenmesin diye iki uçlu altın bir çubuk kullanıyor. Venedik henüz çatalla tanışmamış, Teodora'ya kendini beğenmiş diyorlar. Her ne kadar Teodora yemeği çatalla yese de, sounda bir deri hastalığından ölüyor. O ölüyor ama, böylece ''çatal'' la yemek yeme adeti Venedik üzerinden Avrupa'ya gitmiş oluyor. İşte, dün akşam İstanbul'daki Venedik Sarayı'nda çatala elimi uzatınca, bin küsür yıl ötesinden hemşerim Teodora'yı onun için anımsadım.
Sarayda benim işim neydi derseniz? O da bir başka hikaye. Onun kahramanı da Gullio MONGERİ. Pek severim İstanbul'a yaptıklarını. İki İtalyan , iki Türk anlattı dün akşam Mongeri'yi. Başkonsolos da yaptığı açılış konuşmasında, Mongeri ailesinin üyelerinden Alda Mongeri'den Fransızca dersi aldığından bahsetti.
Baba Mongeri Osmanlı Sarayında doktor. Zaman 1800'lerin ikinci yarısı. Gulio, İstanbul'da doğuyor. Mimarlık eğitimi için İtalya'ya gidiyor. Sonra yine şehri İstanbul'a dönüyor. Sonra neler mi yapıyor? Karaköy'ün göbeğindeki muhteşem Karaköy Palas'ı (banka binası olarak kullanılıyor, otele dönüştürüleceği duyumları var) Maçka Palas'ı, San Atuan Kilisesini, Taksim Anıtı kaidesini ve Ankara'da Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binasını.
Dün akşam anlatılanlar arasında, ki torunu ve kuzenlerinden biri de oradaydı, günlüğünde Atatürk'ün Çankaya Köşkü yapımı için ondan da proje istediği, ancak projesini hazırlayıp götürdüğünde kendisi ile görüşemediği, görüştüğü kişilerin onda bıraktığı intiba ile ''galiba benim projemi seçmeyecekler'' diye not düştüğü de vardı.
Dün akşam benim için önemli bir akşamdı. Çünkü görünümü ile bana küçük İtalya havası estiren Tomtom Kaptan Sokak'ta, hep merak ettiğim Beyoğlu'nun tüm yangınlarından kurtulmuş Venedik Sarayı'nda, yıllar öncesinden dimağımda kalmış İtalyanca kelimelerin havada uçuştuğu bir ortamda, müstakbel meslektaşım Emir'komla beraber, İstanbul'a güzel binalarıyla katkıda bulunmuş MONGERİ'yi anlattılar ve dinledim.
Sonundaki şarap eşliğinde al dente makarna, patates köftesi ve minik pizzaları da ekleyip, HAYATA diyeyim

Yorumlar