MESTİA / SVANETİ - Gürcistan



Gezi tarihi :Tem. 2017

Gökyüzü akşamüstü renklerine yol alırken, karlı Kafkas zirveleri gözlerinin önünde bir tablo gibi uzanıyorsa, taştan kuleler evlerin yanı başında şehre çok eski zamanların havasını veriyorsa ve elinde bir kadeh beyaz Gürcü şarabı varsa, sen Mestia’dasın.

Sen, iflah olmaz bir gezginsin, yerinde duramıyorsun. Dağları devirip, nehirleri içmek istiyorsun. Köprü kalmasın geçilmedik, ki o sırat köprüsü bile olsa; yol kalmasın basılmadık, ki o izi kaybolmuş bir patika bile olsa.

Onlar anlar şimdi, izi kaybolmuş patikanın ne olduğunu, yabani fındık dallarına tutunup, kayarak ilerlemenin zorluğunu. Dağcı olmadan beş nokta zorluğunu tadanlardanım ben. Doksan değilse de seksen derece açıyla inişe geçenlerdenim.

Mestia’yı, evlerin yanındaki kulelerin, neden yapıldıklarını merak edip çıktım yola. Kafkasların ardındaki Türk kökenli Karaçaylarla, Malkarlarla takışan Svanlar kimmiş, merak edip çıktım yola.

Karlı zirvelerin, başı dumanlısı, çift başlı olanı, saklanmadı varana dek Mestia’ya. Vadilerde küçük köyler, yeşile sadece yeşile boyanmıştı. El henüz çok değmemişti buralara, derelerin akışından belliydi. Buzlar eriyor, sular çamur renginde akıyordu.

Mestia’nın sokaklarında ineklerle jeepler yan yana gidiyordu. Kim demiş dünyanın en rahat inekleri Hindistan’da, Mestia’nın da mutlu inekleri vardı. Bir kilometre bile olmayan şehrin tek ana caddesinde, keyiflerince geziniyorlardı.

Ve kuleleler, en genci beş yüz yaşında olan. Kişinin varlığınca heybetli yaptırdığı, otuz metreyi bulan; içi, iki ya da üç katlı. Kan düşmanı geldiğinde, erkeklerin saklandığı, kadınların ilk katı taşla doldurup girişi engellediği. Kadınların kutsal olduğu bir ülkeydi Gürcistan. Tiflis’teki devasa Ana Heykeli; elindeki tasla, geleni doyururum, kılıçla da, düşmanı haklarım, demiyor muydu?

Mestia’nın Svan halkı Gürcü değildi etnik olarak. Ama kadınlar kutsaldı, kan düşmanı da olsa kadına kötülük etmezlerdi. Kulenin tepesindeki küçük pencerelerden, taşla bile savunurdu, Svan erkekleri kendilerini.

Böyle masalsı bir yerdi Mestia ve hala aşiretlerin hüküm sürdüğü, aşiretler içinde evliliklerin yapılmadığı diyar. Erkek arkadaşı var mı diye öğrenmek için üç gün uğraştığımız otelimizin güzel garsonu Mariam gibi, gençlerin çok hoş, orta yaş üstünün ise oldukça kilolu olduğu, üç kadından birinin siyahlara büründüğü bir şehir.

Güneşin, karlı dağların zirvelerine altın tozu serptiği, kulelerinin ortaçağa çevirdiği, Sunseti’de Gürcü mantısı hinkala karabiber serpip, küçük bir delik açarak suyu emilecek, sonra tadına varılacak, Laila’da Svan gençleri etnik şarkılarında dinlenip, dansları izlenecek; o, hızla akan ırmağın kenarındaki küçük kafede armut gazozu içilecek bir şehirdi MESTİA.

Yorumlar