KUZEYİN EN GÜZEL ÜLKESİNİN BAŞKENTİ : OSLO

      


Denir ki, Oslo'da metro, tren, otobüs neyle gezerden gez, on beş dakika sonra ormandasın.  Ormanlarına dalacak kadar zamanımız yoktu ama,  yemyeşil bir şehir olduğu havaalanından şehre gelinceye kadar belli oluyordu.


Otelimizi en merkezdeki caddelerden Karl Johann'ın yanı başından seçtik.  Bir ucunda kraliyet sarayı olan caddede,  elli metre yürümeden yola uzanmış genç bir dilenci görünce, dünyanın en zengin ülkelerinden birinde, şehre  ayak basalı bir saat olmadan dilenciyle karşılaşmak şaşırtıcıydı.


Caddeyi şöyle bir turlayıp, şehrin yeni sayılacak gözdelerinden  Aker Brygge'ye yöneliyoruz. Bu bölge, on beş yıl önce tersaneymiş. Şimdi aynı yerde ellerimizde dondurmalarımız, kafe ve restoranların önünden, Oslo Fiyortu manzaralı tahta kaplanmış bir yolda,  şehrin en modern, en astronomik fiyatlı daire ve ofislerine doğru yürüyoruz. Bazı sokaklar birbirine küçük, şirin, ahşap  köprülerle bağlı. Burası, eski  bir sanayi bölgesinin, kamunun kullanımına açık, kullanışlı dönüşümüne güzel bir örnek.


Küçük köprülerden birinde karşımıza modern binasıyla Astrup Fearnley Galeri çıkıyor. Galeri kapalıydı, gezemedik ama, cazip mimarili galeriyi arkamıza alıp fotoğraflarımızı çekiyoruz. Biraz daha yürüyünce konut olarak dizayn edilmiş binaların olduğu kısma geliyoruz. 


Bazı apartmanların önlerindeki ya da apartman girişlerindeki modern tasarımlı  heykeller,, sanat sokağa taşmış izlenimini uyandırıyor. Zaten kuzey ülkeleri bir tasarım cenneti değil mi? Işte Isveç'in Ikea'sı, tüm dünya evlerini yatak odasından balkona süslüyor.


Norveç 1950'lerde Kuzey Deniizi'nde petrolü buluncaya kadar fakir bir ülkeymiş, ama petrolü bulup  1960'larda çıkartmaya başlayıp, 70'lerde de  ihraç etmeye  başladıktan  sonra zengin ülkeler kategorisinde yerini almış. Mutlu ülkeler sıralamasında hep ilk üçte. Vergiler yüksek, ama eğitim ilkokuldan üniversiteye bedava. Devlet, petrolden kazandığını eğitim ve bilime ayırdığı gibi, belli bir miktarı da dokunulmamak üzere  bir fonda  biriktiriyor. Nüfus beş milyon olunca, ülkenin gelişmesi daha kolay oluyor tabii. 


Norveç'te başka şehirlere de gideceğimiz için bir günü dönüşte olmak üzere Oslo'da  iki gün kalacağız. Sadece bir heykeltraşın çalışmalarına ayrılmış Vigeland Park şehrin en çok ziyaret edilen yerlerinden, atlamayalım diyerek otobüse atlıyoruz. Oslo şehir kartlarımızı havaalanından almıştık, bazı müzeler ve ulaşım bedava. 


Gustav Vigeland'ın,  on altı metre yükseklikte ve  üzerinde, yüz yirmi bir adet insan figürü olan Monolit adını verdiği granit heykeli, parkın baş yapıtı. Kızgın Çpcuk heykelinin başı kalabalık. Metal ya da taş, bu parktaki tüm heykellerin konusu doğumdan ölüme insan. Yanlız,  Oslolular  heykeller için değil de,  hemen yanıbaşındaki, içinde küçük de bir gölet olan  doğa parkının çimlerine  yayılıp, az gördükleri güneşten faydalanmaya geliyor gibi.


Oslo'nun Opera Binası kıyıda, adeta denizin üzerinde bir aysberg. Mermer kaplı,  eğimli çatının üzerinde dolaşıldığı gibi,  etkinlikler de yapılıyor. Bina akşam güneşiyle harika bir renk alıyor. 


Tren Garı'nın da olduğu, trafiğe kapalı meydanın ortasındaki  tunç  kaplan heykelinin kuyruğu, çocuklara oyun yeri. Karl Johann Caddesi'nin sonunda kraliyet sarayı var demiştim,  oraya gelmeden de Oslo Katedrali,  Ulusal Müze ve yemyeşil parklar sıralanıyor.  Ulusal Müze'de, ünlü Norveçli ressam Munch'un adından daha ünlü eseri 'Çığlık' sergileniyor. Biz gezmedik ama, Oslo'da ayrıca bir Munch Müzesi de var.


Ulusal Müze'nin arkasındaki bakanlık binalarının olduğu bölgede,  2011'de bir patlama sonucu ölen yedi kişinin anısına, ,  Koreli bir sanatçının yaptığı sokak çalışması tesadüfen karşımıza çıkıyor. Çalışmanın adı Grass Roots. Sanatçı on, on beş santim boyundaki , her biri farklı formda, elli bin insan figürünü, taşların arasına yerleştirmiş. Dikkat edilmezse çim zannedilip, yanından geçilecek, ama yakından bakıldığında hayranlık uyandıracak bir çalışma.


Ve gelelim, kuzeyin vahşi kavmi vikinglere. Bin, bin beş yüz yıl önce gemileriyle gittikleri yerlere korku salan vikinglerden, yazı dilleri olmadığı için çok fazla bilgi edinilmemiş. Üç adet Viking gemisinin sergilendiği müzeyi gezmek için Bygdoy Adası'na gidiyoruz.


Müzenin yanındaki, ünlü Norveçli kaşif Thor Heyerdahl'ın, Pasifik Okyanusu'nu geçtiği Kon Tiki adını verdiği  salın sergilendiği müzeyi de gezdikten sonra, Oslo'ya ayırdığımız günler bitiyor. Danimarka, İsveç ve Norveç'e ayırdığımız on beş günün sonunda, İstanbul uçuşumuz Oslo'dan.

Yorumlar