BİT PAZARINDAN, ANTİKACILAR ÇARŞISINA



Horrr horrr horrrr....

Neyi çağrıştırır?

Uykuyu, değil mi?

Bir de neyi?

Horhor'u.

Şöyle tarif edeyim. Aksaray'dan Saraçhane'ye doğru çıkarken, sol yakada. Ya da, Bozdpğan Su Kemerleri'ni ve Ayasofya'dan eski  Polyeuktus Kilisesi kalıntılarını geçip, Pertevniyel Lisesi'ne gelmeden  sağ yakada.


Yolum niye düşer Horhor'a?

Yine meraktan tabii. İlk gidişim  meraktan da, sonraki bir kaç sefer, bir şeyler aramaktan.


90'lı yıllar Beyoğlu ve Galata'yı köşe bucak dolaşıp, keşfettiğim yıllar.  Bir gün Galata Kulesi civarında turluyorum. Kuleyi arkama alıp, Büyük Hendek Caddesi boyunca Şişhane'ye doğru yürürken, sağdaki sokaktan yukarı kıvrılıp, bir sağ daha yapıyorum. Küçük Hendek  Caddesi'ndeyım. Cadde denildiğine bakmayın, arnavut kaldırımı taş döşeli, dar bir sokak.


Salti Pasajı yazan yıldızı parlaklığını kaybetmiş ama mazisinin ihtişamı gözden kaçmayan binayı da geçiyorum. Solda ufak tefek dükkanların olduğu dar bir aralık, giriyorum.


Avrupa'da bu tür yerlere bit pazarı diyorlar. Ben de o gün, tesadüfen, Kuledibi Bit Pazarı'yla tanışıyorum. Sonraki ziyaretlerimden birinde, küçük, masif, ceviz, iki çekmeceli  bir yazı masası alıyorum.


Sonraki yıllarda bir iki kez o sokağa girdiğimde, dükkanların olduğu yerin, boş bir arsa olarak durduğunu görmek, doğrusu beni şaşırtıyor. Daha da sonra,  bir yerlerde, dükkanların Horhor'da açılan Antikacılar Çarşısı'na taşındığını okuyorum.


Çarşıyı ziyaretim,  dediğim gibi meraktan. Bit pazarında satılan eski eşyayla, antikacı dükkanlarında satılan eşyalar, birbirinden, pahada epey farklı olur zira. Aslında antika, artık üretilmeyen veya az bulunan, maddi değeri olan veya ünlü bir kişiye  ya da döneme ait olan eşyalardır. Her eski, antika değildir. Kişilerin de antikası olabiliyor, o ayrı konu 😊


İki yüz dükkanın olduğu, ikisi bodrum olmak üzere yedi katlı bir bina Horhor Antikacılar Çarşısı. Mimari ya da tarihi hiç bir özelliği yok, hatta dıştan bayağı sevimsiz. Ama dükkanlarda  hem tarih, hem anı dolu çok şey var. Dolaplar, varak kaplama belki de  konaklardan çıkma koltuklar kanepeler, aynalar, aplikler, opalin abajurlar ki onlara hastayımdır, bardaklar, porselen tabaklar, hatta hatta zırhlar. Akla hayale gelen gelmeyen, her birinin oraya gelinceye değin, neler görüp geçirdiği sır eşyalar. Meraklısına, akşama kadar dükkanlara gire çıka vakit geçirtecek bir yer. 


Öykücüler, Murathan Mungan gibi, anahtarların öyküsünü anlatır, hatta Peter Pan'ı bile dolaştırır orada kalemiyle. Üst katlar daha tenha, orta katlar daha canlı, bodrum katlarda ise onarma işleri yapılan dükkanlar yer alıyor. Gomalak cila kokusu sarıyor insanı. 


Bir seferinde bir arkadaşımla gidiyorum. İki küçük koltuk beğeniyor, her yeri kumaş kaplı.  Yukarıda beğenip, bodrum katta onarımını yaptırıyoruz.Her yeri çiçek açıp, yeni bir hayata daha başlıyor koltuklar.


Horhor, su kemerlerine yakın, hikayesinde Fatih'in bu sesleri duyup, "Hor hor bir ses var" deyip, semte bu ad verildiğinden bahsedilir. Eski bir de çeşmesi var sokağın ucunda. Sokağın adı da hikayelik aslında, Tulumba değil, Kırık Tulumba Sokak. 


Biraz daha aşağıda süslü, bezeme zengini Pertevniyel Valide Sultan Cami'si. Yenilikçi II. Mahmut'un eşi,  Abdülaziz'in annesi valide sultan, Aksaray taraftaki avlusuna muhteşem de bir taç kapı yaptırmış.


Oralarda Aksaray Yeraltı Geçidi'ndeki yangın gelir aklıma. Aslında Türkiye'nin ilk AVM'si idi. Yandı, bitti, kül oldu (1975) Caminin kapısını  geçip, sağa doğru kıvrılalım, kebap kokuları geliyor. 


İran yemekleri sever misiniz, o zaman yukarı Saraçhane'ye yönelin, sağda Asuman, İran Mutfağı, girin,  değişiklik olsun.

Yorumlar