BİR SOKAK (3) : YELDEĞİRMENİ'nden



 Karakolhane Caddesi'nden aşağı, trafiğin aktığı yöne doğru yürürseniz, gece, yıldızların altında su içen bir fille karşılaştığınızda geldiğiniz sokağın adı Profesör Macit Erbudak Sokak'tır. Artık trenlerin geçmediği tren yoluyla sonlanan bu sokağı, semtin eskileri Düz Sokak olarak anar hala. Ana cadde olan Org. Şahap Gürler'e indiği hafif rampayı saymazsak, düz bir sokaktır gerçekten de, Yeldeğirmeni'nin çoğu yokuş olan diğer sokakları düşünüldüğünde.

Ayışığında su içen fil, 2011'de başlayan, Yeldeğirmeni'ni Canlandırma Projesi kapsamında, semti süsleyen murallerden bir tanesi. Yeldeğirmeni gibi eski bir semtle uyumsuz, o kadar mural var ki (bu benim fikrim) binaların cephelerinde, onların yanında bu filli mural sevimli bile geliyor bana.

Sokağımızın (evet, ben de bu sokakta oturuyorum) simitçisi, bakkalımız Mehmet, bir kafe ve bir ticari işletme var, bu yolağzının dört bir köşesinde. Yazın kapısının üzerinden semtin son mor salkımları sarkan, tuğla cepheli simitçi fırınından çıkan leziz simitlerin sırrı, hala odun ateşinde pişmesindendir, kaçırmayın.

Artık tren sesinin duyulmadığı tren yoluna, yani fırının olduğu sokağa girelim. Hiç şüphesiz, Yeldeğirmeni'nin en güzel binalarından biri, hemen sağınızda. Bahçe duvarının üzerindeki, biraz kırık dökük de olsa, özenerek yapılmış korkuluklarından başlar cazibesi. Bahçe kapısını geçsin bakışlarınız, ahşap iki kanatlı büyük bir kapısı vardır, bu iki katlı binanın.

Şimdi adı Sünget Apartmanı olan, eski Yeldeğirmenlilerin dimağında hala Ankara Apartmanı olarak kalan, yüzyıllık bir binanın önündesiniz. Klasik tarihçesinin, Haydarpaşa Garı yapılırken, Alman mühendislerin misafirhanesiydi yerine, eski sokak sakinlerinin kendi yaşamlarından bir parça olan, Yavuz Abi'lerin ya da Mesut'ların evi demeyi tercih ettikleri gibi.

Aynı hizada yarısı restore edilmiş, yarısı sokağa uzayan ferforje korkuluklu balkonuyla, ikizi gibi güzelleşmeyi bekleyen sadece bir ev kalmıştır sokağın bu tarafında. Bütün Yeldeğirmeni'nde olduğu gibi, arkalarında küçük birer bahçeleri kalan , bitişik nizam apartmanlardır sokağın evleri. O cumbalı, iki üç katlı, evler elli yıldır sadece fotoğraflarda.

Mesela, bu sokağın sonunda, solda, şimdi arabaların doldurduğu alanda, mahallenin çocuklarının top oynadıkları, 'sarı arsa' var hatıralar arasında. Arsadan önce de içinde üç dört ailenin yaşadığı büyükçe ahşap bir konak. Bahçesinden iki yanlı mermer basamaklarla çıkılan konağın üst katlarına çıkarken gıcırdayan basamakların sesini unutmayanlardan biri de, çocukluğu burada geçen eşim.

Sarı arsada top oynarlarken, şimdi yerinde Haydarpaşa Lisesi'nin lokali olan yerde, arkadaşlarının evlerinin kırılan camları, teyzelerden istenen sular, artık bir eski zaman hikayesi.

Biz yine ayışığında su içen filin olduğu yolağzına dönüp, ana caddeye doğru yürüyelim. Sokağın sol tarafı boyunca özgün mimaride eski evler kalmıştır yine sokağın bu yanında da. Bu sokağın en güzel yanlarından biri de, kafe işgaline az uğramış sokaklardan olması. Yeldeğirmeni Sokak'la çakıştığı köşede bir de sahafı vardır, eski Düz Sokağın.
Bakış açısına Haydarpaşa Garı'nın girdiği, değişen, dönüşen, canlanan! Yeldeğirmeni'nin kısa sokaklarından biridir Prof. Macit Erbudak. Vardık sonuna çabucak 🙂

Yorumlar