KAŞ GÜNLÜKLERİ (11): MUSTAFA AMCA'YLA KÖPEKBALIKLARI SOHBETİ

 

Çoğumuz, balinaların yaşam alanlarını hep okyanuslar olarak biliriz, değil mi? Oysa, Akdeniz'de yaşayan sekiz tür balina varmış. En çok görünenler de, ispermeçet yani kaşalot cinsiyle, gagalı balina türüymüş.


Ilık bir Aralık  günü, çardak altında, eski bir balıkçı olan Mustafa Amca'yla sohbetimizin konusu; İstanbul Boğazı'nda dalıp, eski şişe, para gibi ufak ama değerli batıklar çıkaran, araştırmacı ve profesyonel dalgıç olan Hakan Kabasakal'ın  köpekbalıkları ile ilgili anket sorularını yanıtlamaktı.


Mustafa Amca, 1942 doğumlu, hayatı son beş altı yıl öncesine kadar denizlerde geçmiş, bir zaman teknelerde çalışmış, çoğu zamansa  balıkçılık yapmış, eski bir deniz adamı.


Limanağzı, Kaş'ta küçük bir koyun ve o bölgenin adıdır.  Ucunda bir fener olan Limanağzı tepelerinin bir yanı koya, bir yanı da Meis Adası'na bakar. Dedesi Meis Adası'ndan Kaş'a göçenlerden olan Mustafa Amca'nın çocukluğu ve ilk gençlik yılları, bu tepelerdeki evlerinde geçmiştir. Sıkı bir makiliğin içinde, dağınık  üç bilemediniz dört, şimdi hepsi terkedilmiş olan bu evlerden, dar patika yolu takip ederek, Kaş'taki okula gelmek, o zaman da şimdi de, en az bir saattir. Tekneniz yoksa da, başka yolu yoktur.


Tepeden indiniz, şimdi bir kaç tesisin olduğu koyu dolaşıp, tekrar tırmanmaya başladığınızda,, yolunuzu bir Likya kaya mezarı keser. Biraz daha tırmandığınızda da, adeta sunak yerini andıran düz bir kayalık. Oradan aşağıya baktığınızda, koy bütün güzelliğiyle karşınızdadır.


Mustafa Amca, çocukluğunda birbiri peşi sıra dolanan köpekbalıklarını seyrettiği yerin, tam orası olduğunu söylüyor bana. 

''On altı, on yedi yaşlarındaydım. Kayadan baktığımızda bir buçuk iki metre boyunda boy boy köpekbalıklarını görürdük. Balığa çıktığımızda, bir bakarsın yakınımızdan geçer, görürdük. Eskiden daha çok vardı köpekbalığı, ama son yıllarda Kızıldeniz'den gelen, yamyam balon ve aslan balıkları, onların yiyeceği balıkları da yediğinden, av sahaları daraldı, azaldılar.'' diye ekleyerek.


Bizim köpekbalıkları ile başlayan sohbetimizin devamı, balinalara, fırtınalara doğru yol alıyor artık. ''Ben balina da gördüm'' diyor Mustafa Amca. 


''Finike Körfezinde seyir halindeyiz, teknede turistler var. Rotamızda giderken, uzaktan su fışkırdığını gördüm, sonra bir daha, ama cansız bir fışkırmaydı. Birazdan yakınımızdan, dört beş metre boyundaki bir balinanın kıyıya doğru gittiğini gördük. 2006 - 2007 yıllarıydı sanırım, sonra haberlerde duymuştuk, yaralıymış.''


Evet, kıyılarımızın biraz açığında balinaların yüzdüğünü, yaşadığını çoğumuz bilmiyoruz. Akdeniz kıyılarımızda görülen ispermeçet (Kaşalot) balinalarının 1000 metreye daldıklarını ve burada bir saat kalabildiklerini, gagalı balinaların ise 3000 metreye dalıp, bu derinlikte iki saat avlanabildiklerini, Türkiye Deniz Memelilerini Araştırma Derneği'nin, BBC News'taki makalesinden öğreniyorum.


Derin denizlerde ışık olmadığından, balinalar için sesin ne kadar önemli olduğunun vurgulandığı yazıda, askeri sonarların ve sismik araştırmaların, bu canlıların birbiriyle iletişim kurma, eş bulma ve beslenmelerini ne kadar tehdit ettiği, balinaların toplu intihar ve ölümlerinin, neredeyse tamamının bu sebeplerden olduğunun da belgelendiği anlatılıyor bu yazıda.. 


Şöyle ki, araştırmacılar, toplu balina ölümlerinin çoğunun öncesinde, yakın zamanlarda, o bölgelerde  askeri tatbikat yapıldığını öğreniyor. En yüksek rock konserindeki ses düzeyi 135 desibel civarında iken, sonar sesinin 235 desibel olduğu ve sesin suda, havadan daha çok yayıldığı gerçeği de ortada. Tabii bir de avlanma ve kirlilik tehditleri var. Yakın yıllarda, Filipinler'de kıyıya vuran bir balinanın karnından kırk kilo plastik çıktığı da, işin bir başka boyutu.


Mustafa Amca'nın köpekbalıkları ile ilgili anlattıklarına dönelim biz yine. ''Biz, iskorpitin yavrusuna keler deriz. Köpekbalığına da camgöz. Ağzı çenenin altında olduğundan, avını kuyruğuyla havalandırır, öyle yakalar. Yiyenlerden duyduğum, köpekbalığının bazı cinslerinin eti lezzetli olur, sosa yatırılıp yumuşatılır, restoranlarda servis edilirmiş. Biz eskiden ağa köpekbalığı geldiğinde, bazen parçalar denize atardık. Büyüklerimizden gelen bir inanış vardı; köpekbalığı kendi cinsinin ölüsünün olduğu yere gelmez diye. Biz de parçalar, bir oraya, bir buraya atardık.''


Balıkçıların denizlerle olan maceraları çoktur. Mustafa Amca'nın da denizden korktuğu, Kaputaş'ta yakalandığı fırtına bir başka Kaş Günlüğü'mün konusu olsun.

Yorumlar