SALACAK'TAKİ KIRMIZI KÖŞK (Çürüksulu Yalısı

 


Geçmiş zamanların tatlarını, kokularını, mekanlarını,  o zamanların yaşamlarından geriye  kalanları aramak, bulunca heyecanlanmak; daha  sonra, onları bir yazı, ya da  fotoğrafla paylaşma isteğini de doğuruyor. İşte bu yazı, Salacak sahilinde hep gözüme takılan kırmızı, eski, büyük köşkün ( kırk yıl önce yalıydı) izinde  gidişlerimden, araştırmalarımdan geride kalanlar.


Çoğumuz  dolaşmışızdır Salacak sahilinde.  Harem'e doğru yürürken, gözümüzü tarihi yarımada ve Kız Kulesi'nden alıp, başımızı karaya çevirdiğimizde, falezin üzerinde kırmızı  çok güzel bir eski zaman yalısı görürüz. Pancurları da kırmızı olan, aşı boyalı bu güzel evin adı Çürüksulu Yalısı'dır.


Çürüksu'nun Gürcistan'ın Kobuleti şehrinin eski adı olduğunu öğrendiğimde, öğrenmenin dipsiz bir kuyu olduğunu bir kez daha anlıyorum. Zira Kobuleti'yi, Gürcü kökenli bir tanıdığımızın, "Gürcistan'da  kalan akrabaları tanımak için Kobuleti'ye gittim, bi baktım,  daha  sabahtan şarap içmeye başlıyorlar'' dediği zamanlardan, yani  en azından yirmi yıl öncesinden beri bilirim. Çürüksulu adı da, Salacak'taki bu tarihi binadan dolayı hep çıkar karşıma da, merak edip bir bakmamışım demek ki, neresidir bu Çürüksu, diye. 


İki ay kadar önce, yüksek bahçe duvarlarının yanıbaşındaki Kuruntu Sokak'tan, sahile doğru basamakları inerken, sarmaşıklar bir izbeliği çağrıştırıyorsa da, bu yalı bir zamanlar üst düzey davetlerin adresiydi. Ben, yalıyı  anlatmaya , Çürüksulu Ailesi'nin hikayesinden başlayayım en iyisi. 


Kafkasların  Osmanlı Sancağı olduğu yıllarda, idare, beylik olarak  Hristiyan aristokrat ailelerden Tavdgiridze Ailesi'ne bırakılmış.  Osmanlı'nın Ruslarla arasının kötü olduğu dönemlerde, bölgeyi idare eden  Mamuka Bey Ruslara yanaşınca, oğullarından biri, Ahıska Beyi'nin yanında rehin tutulmuş.  Müslüman olup Süleyman adını alan genç, daha sonra babasının yerine sancağın başına getirilmiş. 


Süleyman Bey'in iki kızı, iki oğlu olmuş. Oğullarından Mehmet, üç evlilik yapmış. Diğer evliliklerinden olan çocuklarından da devlet işlerine yükselenler olmuştur ama, Mehmet Bey'in Gürcü kökenli ikinci eşinden torunu, karşımıza Çürüksulu Ahmet Paşa olarak çıkıyor. Kırmızı yalının sahibine ulaştık  bile. Ama yalıyı yaptıran o değil, yalı 1790'lı yıllarda, Tırnakçızade Ailesi  tarafından yaptırılmış.


Rus - Osmanlı Savaşı'ndan sonra  Kafkasya'daki  topraklarını kaybeden Osmanlı, Müslüman ahaliyi  Anadolu'ya, özellikle de Ordu, Fatsa, Perşembe yöresine yerleştirmeye başlamış. Bu göçler sırasında Çürüksulu Ailesi görevler yüklenmiş, kendileri de, muhacir olarak bir kısmı Ordu'ya, sarayla daha yakın bağlantılarda olanlar da, İstanbul'a yerleşmişler. 


Bizans döneminde bile sarayların olduğu Üsküdar'ın bu bölümleri, Fatih ve Kanuni döneminde de sarayların yapıldığı gözde yeridir  İstanbul'un.  Örneğin Salacak'ın iki adım ötesindeki Harem'in adı, nereden geliyor, biliyor musunuz? Kanuni döneminde Selimiye'ye kadar uzanan, geniş bahçeler içindeki sarayın, Üsküdar tarafına yakın  olan harem bölümünün varlığından. Bir çok yerdeki gibi, adı kalmış günümüze yadigar.


Bizans sarayından devşirme malzemelerin de kullanıldığı söylenen Salacak'taki Çürüksulu Yalısı'nı 19. yüzyılın sonlarında satın alan Çürüksulu Ahmet Paşa,  yalıya bazı eklemeler de yaptırıyor. Bahçesine Gürcistan'dan ağaçlar getirtiyor, Kız Kulesi'ne bakan, eteklerine denizin uzandığı yalısında uzun süre yaşıyor.  Yalı bir dönem,  Belkıs adındaki  kızının adıyla da anılıyor. İşte şatafatlı davetlerin verildiği yıllar, Belkıs Hanım'ın yalıda yaşadığı yıllara denk düşüyor. Yalının izinde,  yirminci yüzyılın  ilk yarısına  kadar geldik artık.


Belkıs Hanım'ın ilk eşi Atatürk'ün hukukçu danışmanlarından Ethem Menemencioğlu. Uluslararası düzeyde çevreleri olan çiftin bu evlilikten doğan kızları, daha sonra Osman Hamdi Bey'in oğluyla evleniyor.


Belkıs Hanım'ın ilk  evliliği uzun sürmüyor; boşandıktan sonra  Mısırlı  zengin diplomat İbrahim Ratiib'le evleniyor. Avrupa'da, Amerika lüks bir hayat yaşıyor. İbrahim Bey, II. Dünya Savaşı yıllarında  iflas ediyor. Yalı, bu dönem kapatılan Alman Konsolosluk binası olarak, daha sonra da Alman  misafirhanesi olarak da kullanılıyor.


1950'de Belkıs Hanım tekrar yalıya dönüyor, ancak şaşaalı hayatın yavaş yavaş  sona erdiği, yalının bakımının zorlaşmasından, çatısının  çökmesinden anlaşılıyor.  Ve Belkıs Hanım yalıyı,  dönemin ünlü diplomatı ve Nato daimi üyesi olan Muharrem Nuri Birgi'ye satıyor.  


Muharrem Birgi, çok beğendiği yalıyı üç kez Ağa Han Mimarlık Ödülü'nü kazanmış olan mimar Turgut Cansever'e restore ettiriyor. Emekli olup, gemi dolusu tablo ve antikalarıyla 1972'de yalıya yerleşiyor.  Deniz cephesinden basamaklarla sahile  inilen yalının önünden  1978 yılında sahil yolunun geçirilmesi, Birgi'yi çok üzüyor. Hiç evlenmemiş olan Birgi, 1986 yılında vefat ettiğinde, vasiyetinde yalıyı, kendisi gibi diplomat olan, yakın arkadaşı Selahattin Beyazıt'a bırakıyor. 


Çürüksulu Yalısı bir kez daha el değiştiriyor. 2012 yılına geldiğimizde, basında, Beyazıt'ın ortak olduğu Toyiki oyuncak fabrikasının iflası nedeniyle, Çürüksulu Yalısı'nın icra yoluyla satışa çıktığını görüyoruz. Daha sonra yine basında yalının Beyazıt'ta kaldığı, müze gibi korunduğu yazılarına rastlamışsam da, görünümü bende günümüzde oturan olmadığı izlenimini bırakıyor.


Satır aralarında yalının gelmiş geçmiş sahipleriyle ilgili öğrendiklerimi de eklemeden bitirmeyeyim yazımı. Mesela, yalıyı yaptıran Tırnakçızade'nin adı, hayvan toynağı ticaretinden geliyormuş. Başka bir ilginç bilgi, Çürüksulu Mehmet Bey'in ilk eşi Peruze Hanım, hakkında. Eşiyle silahlı çatışmalara bile katılır, beyin yokluğunda idareyi o ele alırmış. Ama ne olmuşsa, boşanmışlar, Mehmet Bey üstüne iki evllilik daha yapmış.


Belkıs Hanım'a gelince, iki evliliği de diplomatik kişilerle olan Belkıs Hanım'ın bir Amerika seyahatinde, gemi kayıtlarında, aynı yolculukta sabık bir Osmanlı prensinin de olduğu haberi var. 


Muharrem Nuri Birgi ise, filmlerdeki kahramanlar gibi adeta. Paris'te Siyasal Bilimler,  Cenevre'de Hukuk okumuş,  iyi derecede keman çalan, sulu boya resimleriyle tanınan, İngiltere kraliçesini güldüren, Bilderberg'in ( bu kurumu ben bu araştırmalarım sırasında öğrendim!) üyesi hatta kurucularından olduğu yazılıp çizilen, yalısında Joseph Lunz'dan, Yehudi Menuhin'e ve de Rostchild Ailes'nin bazı üyelerine kadar konuk ağırlamış,  Belkıs Hanım'ın da yakın arkadaşı olan  Birgi,  paşa çocuğu olan önemli bir zat.


Bir dönem Çürüksulu Yalısı'nda ikamet de eden Selahattin Beyazıt'a gelince, Doğu Bayazıt'ta doğup, Cambridge'te okumuş,  vergi rekortmeni, GS Klübü başkanı, armatör, işadamı, Bilderberg üyesi ve diplomat olan  önemli bir kişi.


Çürüksulu Yalısı'nın öğrenebildiğim  iki yüz otuz iki hikayesi şimdilik bu kadar. Bakalım,  Kırmızı Köşk daha neler görecek.

Yorumlar