JAPON SİNEMASI GÜNLERİM

 

Bu aralar favorim Japon filmleri. Festival dönemlerinde seyrettiğim  Kore ve Japon filmlerinde en çok dikkatimi çeken şey, evlerine ayakkabı ile girmemeleri olurdu. Bu gelenek, zengin ve modern bir ev olsa da, geleneksel bir ev olsa da farketmiyordu. Bir de, karşılarındaki insanlara duydukları saygıyı eğilerek ve bol teşekkürle belirtmeleri.


Son seyrettiğim filmlerde başka bir konuya da ne kadar önem verdiklerini yakaladım, hamamlar. Evet, hamamları  bizimkilere pek benzemese de, hamama gitme alışkanlıkları var. Sento denilen bu hamamlar, genellikle sokak aralarında bir bina oluyor. İçeride kadın ve erkek bölümleri ayrı ayrı. İşletmeci her iki tarafı da gören yüksek bir kasada oturup, girenlerden ücreti alıyor. 


Sıra sıra musluklar ve önünde alçak taburelerde yıkandıktan sonra,  istenirse dört beş kişinin bir arada girebileceği küçük havuzlara giriliyor. Görülen bir duvarı, mutlaka büyük bir Fuji Yama resmi süslüyor. Ve hamamların işletmesi, geleneksel olarak, ailenin üyeleri tarafından sürdürülüyor. Kapatılmak zorunda kalınması, ailede büyük üzüntü yaratıyor. 


Yemekleri malum çubuklarla ve küçük kaselerle yiyorlar. Son farkettiğim yemek ''shabu, shabu''. Aile bir arada yiyor bu yemeği ve yerken de ''shabu, shabu''diyerek, çubuklarına aldıkları çok ince dilimlenmiş eti, masanın ortasında kaynamakta olan suya daldırarak, beş on saniye karıştırıp pişmesini sağlıyorlar. Sonra da sosa batırıp yiyorlar. Tencerede ayrıca haşlanmış çeşitli sebzeler de var. 


Tokyo'nun göbeğinde değil belki ama, diyelim ki Bostancı'sında ya da Yeşilköy'ünde, sokaklarda park etmiş araba konvoyları yok. İnsanlar yürüyor, ya da bisikletle işe gidiyor. Evler küçük gösterişsiz, hele içleri, ya eski usül çok sade, ya da karmakarışık. 


Tesadüf mü bilmem, üç filmde de Ryota adına rast geldim. sanırım bu isim çok popüler. Ve filmde şapşal göstermek istedikleri bir tip varsa, mutlaka gözlüklü oluyor. Evinden ayrılıp, ailesiyle bağlarını koparmış genç ve annesi tarafından terkedilmiş çocuk konusu da çok işleniyor.


Son izlediğim film''Her Love Boils Bath''de de, dev bir yengeçle tanıştım. Büyük Okyanus'ta Japonya kıyılarında, 100-800 metre arası derinlikte yaşayan 'Örümcek Yengeci'nin on bacağı var. İki bacağı arasındaki açıklık üç dört metreyi bulabiliyor. Bacakları öyle uzun ki, içinin etini yerken , elinizde otuz santimlik bir cetvel tutuyormuş gibi oluyor. Merak eden Google Amca'ya bakacak. 


Japon filmlerinin bende bıraktığı izlenimler şimdilik bu kadar. İstanbul'da ''shabu shabu'' yapan bir Japon lokantası vardır sanırım. Bakalım tadı nasıl bir izlenim bırakır?

Yorumlar