HER SOKAĞIN BİR HİKAYESİ VAR : Udi Nevrus Sokak-Bahçelievler



Sait Halim Paşa Yalısı'nda yarışmalı bir musiki faslı olacak. O devirde bir ev yüz altına kolay kolay geçinirken, Mısırlı prensin bonkörlüğü, yarışmanın ikramiyesi üç yüz altın. Genç Udi Nevres ilk orada konuşturur udunu.


1873 yılında, Malatya'nın bir kazasında doğan Udi Nevres Bey'in babası, çalışmak için İstanbul'a gitmiş, orada bir paşanın himayesinde demircilik yapıyordu. Annesini kaybedince o da İstanbul'a gelmiş, bir süre sonra babasını da kaybetmişti. Paşa onu da himayesine almış, eğitim almasını sağlamış, Nevres Bey Bab ı Ali'de işe de başlamıştı.


Kendi kendine ut çalmayı öğrenip, geliştiren Nevres Bey'in ünlü Tanburi Cemil Bey'le tanışması, hayatının dönüm noktası olmuş. O zamanın moda akımı olan zengin konaklarında sanatını icra etmeye başlamış. İlki de yukarıda bahsettiğim, Sait Halim Paşa'nın yalısında olmuş.


Çok asabi, titiz, çok disiplinli, duygusal, içine kapanık, en ufak hataya tahammülü olmayan ve bekar ve de yalnız bir adamdı. Geçimsizdi, hayatı maddi sıkıntılarla geçiyordu, ama sazını gelir kaynağı olarak kullanmıyordu. Udunu o kadar seviyordu ki, zarar gelir diye toplu taşımaya binmiyordu (Bu cümle Peyami Safa'dan) 


Kadıköy'de oturuyordu, Çamlıca, Beylerbeyi, Yakacık'ta dolaşmayı seviyordu. Hatta, "Bir gün zengin olursam, burada bir kulübe yaptıracağım" diyerek, Yakacık'ı diğerlerinden ayırıyordu.


Hastalandı, gırtlak kanseri teşhisiyle  Cerrahpaşa Hastanesi'ne yattı. Hep yalnızdı, ama bir ziyaretçisi vardı, Safiye Ayla. Ona ders vermişti. Udi Nevres Bey, pokeri ve tavla oynamayı çok sever, Safiye Ayla'yla tavla da oynarlardı. Bir gün ağır bir eseri öğrenmek istemeyen Safiye Ayla'ya "Gel tavla oynayalım, oynarken ben eseri söyleyeyim, sen zaten hemen kaparsın" demiş ve öyle de olmuş. Bu anı da, Safiye Ayla ile bir röportajdan.


Safiye Ayla'nın röportajındaki anıları arasında, Atatürk'le ve udi ile ilgili olan bir anı daha var. Udi Nevres Bey'in ünü Atatürk'ün de kulağına geldiğinden, Cumhuriyet'ten sonra, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalemi'ne getirilmiş. Ancak, o Ankara'ya alışamadığından İstanbul'a dönmüş. 


Safiye Ayla, Atatürk ile bir araya geldiği zamanlardan birinde Safiye Ayla'ya " Senin sık sık hastaneye gidip, Udi Nevres'i ziyaret ettiğini biliyorum." diyerek,takdir etmiş. İstemediği zaman asla ud çalmayan, " şimdi iki laftan sonra benden ud çalmamı isterler." diye, davet edildiği yerlere udunu götürmeyen bir adamdı Udi Nevres Bey. Soyadı kanunu ile Orhon soyadını almış.


Ocak 1937'de Cerrahpaşa Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Hani, zengin olursa Yakacık'ta bir kulübe yaptıracaktı ya, son durağı vasiyeti üzerine Yakacık Mezarlığı oldu. 

Mezarı başındaki beş kişiden biri Safiye Ayla'ydı.


İşte, 1967'den 2000'e oturduğum, Bahçelievler  İskender Fahrettin Sokağı'mızla, Talat Paşa Caddesi'ni birbirine bağlayan Udi Nevres Sokak'ın Udi'sinin hikayesi böyle.

Yorumlar