COOK BOĞAZI'NDA FERİBOT YOLCULUĞU

 


Dünyanın en güzel feribot yolculuklarından biri olduğu yazılıp, çizilen bir boğaz geçişinin, o güzelliği yaşayamadan, tarafımdan nasıl geçildiğinin hikayesi var bu yazımda.


Yine, meşhur Yeni Zelanda seyahatimdeyiz. Kuzey ve Güney Ada diye adlandırılan iki adadan oluşan ülkede, bu adaların birinden diğerine Cook Boğazı ile geçiliyor. Kuzey Ada'daki Wellington'dan, ki ülkenin başkentidir, Güney Ada'daki Picton şehrine geçiş, normal şartlarda, yani hava koşullarına bağlı olarak 3.5 saat sürüyor.


Lise yıllarından bu yana kankam Süsü ve Avustralya'da yaşayan iki yeğeniyle yapıyoruz bu geziyi. Kiraladığımız aracımızı ülkeye giriş yaptığımız Auckland'tan teslim aldık, programımız doğrultusunda bazı şehirlerde konaklayarak, Güney Ada'nın en ucundaki Queenstown'a kadar gideceğiz.


Wellington'da da bir gece kaldıktan sonra, ertesi sabah feribotla Cook Boğazı'nı geçmek üzere feribot bekleme alanında aracımızı sıraya soktuk. Boğazı geçen iki firma var. Biri daha büyük feriboları olup kötü hava koşullarına daha uyumlu olan InterIslander, diğeri feribotları daha küçük olup, fiyatları da daha uygun olan Bluebridge. Tabii ki tercihimizi ikinci firmadan yana kullanmıştık.


Ancak sabah biz feribot iskelesine geldiğimizde kötü hava koşulları nedeniyle her iki geminin de seferlerinin iptal edildiğini, gün içinde hava  duruma göre hareket edilebileciğini öğrenince, arabayı sırada bırakıp, yakında olan, yılda 1.5 milyon kişinin ziyaret ettiği, bir etnoğrafya ve sanat müzesi olan Te Papa Tongarewa Müzesi'ni gezelim dedik. Bu ülkede, Avustralya'dan farklı olarak yerli halk Maorilerin dili resmi olarak bütün tabelalarda kullanılıyor. Maori dilinde müzenin adı, 'Hazine Kabı' anlamına geliyormuş.


Nisan sonuydu ve müzede bir de Anzak sergisi vardı. Müzeye girer girmez büyük lobideki duvarı kaplayan pankartta Atatürk'ün resmi ve Anzaklara hitaben şu cümlesi karşıladı bizi; "Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."


Müzeyi gezip, tekrar iskeleye geldiğimizde, durumda bir değişiklik olmamıştı. Nihayet akşamüstü, hava şartlarının biraz düzelmesi sonucu, Interislander firmasının hareket edeceğini, böyle durumlarda iki firma arasındaki anlaşma gereği, diğer firmanın yolcularının da o feribota geçebileceği görevliler tarafından bize bildirilince, feribota bindik. 


Feribot epey tenhaydı, hava da kararmaya başladığından, üst kattaki restoranda masalardan birine kurulup, kanasta oynayıp, vakit geçirelim dedik. Feribotun hareketinden yarım saat kadar sonraydı, Wellington'ın bulunduğu koydan çıkmış, Cook Boğazı sularına girmiştik ki, feribot sallanmaya başladı. Kağıtlar toplandı. Benim midem bulanmaya başladı. Biraz hava almak için güverteye çıkınca, rüzgarla beraber yükselen dalgaların sesi, içerinin daha emniyetli olduğunu anlamama yetti. 


O sırada, gemi personeli, ellerinde tepsilerle yolculara buz dağıtmaya başladı. Buz deniz tutmalarına karşı mideyi sakinleştirip, rahatlatıyormuş. Buzları emmeye başladık, ama benim midem felaketti. Geminin alt katlarına inmenin daha akıllıca olacağına karar verip, aşağı inerek sinema salonunda oturduk. Beni iyi edebilecek tek şey uyuyabilmekti ve uyudum.


Cook Boğazı geçişi, normal hava şartlarında bile akıntılar ve dalgalar nedeniyle çoğu zaman zor bir geçiş olurmuş ama, şanslı bir günse yunusların, hatta balinaların görülebildiği bir yolculuk da olabiliyormuş. Güney Ada'ya  girerken feribotun aralarından geçtiği Queen Charlotte Sound diye adlandırılan bölgeyse, doğanın bahşettiği en güzel manzaraları sunan yerlerden biriymiş. Zaten iptallerden dolayı geceye kalmıştık ama, kalmasaydık da, benİm o güzellikleri görecek halim olmayacaktı.


 Picton'da uyandırıldım. O geceyi de orada geçirip, ertesi gün Yeni Zelanda'nın yemyeşil çayırlarında otlayan koyunlarının, çifte gökkuşaklarının  arasından geçip yolumuza devam ettik.


Not : Anzak Sergisi'ndeki ftğrf.lar dışındaki ftğrf.lar internetten alıntıdır.

Yorumlar