KAŞ GÜNLÜKLERİ (21): EBENNE HUPA (Phellos)



Kaş, öyle bir coğrafyada ki, pazar tezgahının arkasında bir Likya lahdine, yürüyüşe çıktığınız  yolun üstünde tapınak kalıntısına hatta antik tiyatroya, yüzerken bir  kaya mezarına rastlamanız  sürpriz değildir.


Likya'nın yani antik dönemin  Işık Ülkesi'nin insanları, bu topraklarda, Felen Dağı'nın 950 metrelik yaylasında Phellos'u, aşağıda limanda  Antiphellos'u kurmuşlar. Aslında, Likyalılar kendilerine Likyalı değil Trmmlı deyip, Trrmice konuşurlarmış. (Aklıma Demre'nin [Myra] yeni adı Çevreli olan, Tırmısın mahallesi geliyor. Etimolojik  bir bağlantı vardır belki de) 


Helenler bu bölgeye Lukiya, halka da Lukioy demişler. Her şeyi antik Yunan'a bağlamayı seven Avrupalılarca kabul görünce de, Trrmlıların ülkesi Likya diye geçmiş literatüre. Oysa, Likyalıların öncülü olan Lukkalıların bir Anadolu topluluğu olduğu Hitit ve Mısır yazıtlarında sabit. 


Bu tartışma bizi aşar, ama Işık Ülkesi  güzel bir ünvan. Onun küçük şehirlerinden birine doğru yola koyulalım bu yazıda.


Şubatın son haftası, bademlerin çiçeğe durduğu günlerden birinde, beş kişilik grubumuzdaki beşincinin bir Likya uzmanı olduğunu bilmeden, Phellos antik kentine gitmek üzere yola çıktık. Çukurbağ Köyü'nde eski yangın gözetleme kulesinin orada arabayı bırakıp, on dakika kadar toprak yolda ilerledik. 


Grubumuzdaki Alman çiftten, emekli bir öğretmen olan Olde'yle  epeydir tanışıyoruz, bizden çok daha eski bir Kaşlı. Sadece Likya değil, Anadolu'daki tüm antik medeniyetlere ilgisi olan eşi Diether ile tanışmak ise Phellos yolunda kısmetmiş.


Diether'in Likya ve Likçe ile ilgili makalelerinin birçok akademik dergide yayınmış olduğunu, birçok  tezde yazılarına atıfta bulunulduğunu ve YKY'dan çıkan Lukka'dan Likya'ya adlı kitapta da yer aldığını, ben mütevazilikten diyeyim, ne kendisi ne Olde söylememişti.


Diether'in öncülüğünde toprak yolu bitirip, soldaki bir ağacın gövdesine, neredeyse görünmeyecek kırmızı bir okla işaretlenmiş olan patika bir yola sapıp, makiliğin içinden yürümeye devam ettik. Sağda solda ağaçların arasında, bazen kapağı devrilmiş, bazen birkaçı yan yana, ama mutlaka delinmiş lahit mezarların arasından geçerken, uzmanımız küçük bilgiler de veriyordu bize.


Mesela, lahitlerin altındaki, yine taş duvarları olan küçük odacıklara, mezar sahibinin yakınları, hatta hizmetçileri de gömülüyormuş. Lahitlerin üzerindeki güneşe benzer amblem, Likyalıların simgesiymiş. Kaya mezarların içinde, ölenlerin yattığı setlerin önüne yapılan medusa başları,  kötü niyetle mezara yaklaşanları lanetlemek içinmiş, gibi.


Phellos, Likya Birliğine üye, küçük şehirlerden biri. Likya Birliği, şehrin büyüklüğüne göre oy hakkına sahip olunan, tarihin ilk demokratik birliği. Phellos, Felen dağının dik yamaçlarına kurulmuş bir kent iken, limanı Antiphellos günümüzün Kaş Limanının olduğu yerde kurulmuş. 


Patika yolda ilerlerken, üzeri yazılı bir sütun parçasının, ki ne kadar değerli olup, yarısı toprağa gömülü atlama taşı gibi orada durduğunu görmek üzüntü vericiydi. 500x200 metrelik bir alana yayılmış,  oda tipi mezarların da olduğu antik kentte, mezarlardan birinin yakınında bir metre yüksekliğinde  bir duvarın üzerinde, yarısı tahrip olmuş büyük kabartmayı, ancak uzman bir göz farkedebilirdi. Teşekkürler Diether.


Mezarların biraz ilerisinde, Bizans döneminden  bir kilisenin, temel taşlarından başka bir şey kalmadığını görmek, daha kötüsü birkaç yıl öncesine kadar parça parça da olsa duran (paylaşılan fotoğraflarda görmüştüm) taban mozaiklerinden bir şey kalmadığını görmek de çok üzücüydü.


Uzmanımız, makilik alanın içinde kaldığı için, yanına gitmenin mümkün olmadığı, kentin tiyatrosunun olduğu yeri de gösterdi bize. Oda mezarların girişinin üzerindeki yazıtların, ne kadar tahrip olmuşsa da, tarafından okunmuş olduğunu ve ne yazdığını ise, yazdığı makalelerden öğrendim. 


Ve düşündüm, Likya topraklarında oturanlar, neden bu mezarların üzerinde ne  yazdığından çok, içerisinde ne olduğunu merak ediyor?


Not: Yazının başlığındaki 'Ebenne Hupa'  birçok Likya mezar yazıtının başladığı 'Bu mezar' anlamındadır. On beş yıldır, fasılalı da olsa yaşadığım bu toprakların eski diline merak sarmasam olmazdı, değil mi? 😊

Yorumlar