BEN JAPONYA’DAYKEN (1): Onomichi’deki Dükkan Ve Betcha Festivali



15 Günlük Japonya seyahatimden döneli dün tam bir ay oldu. Gezdiğim, gördüğüm, tattığım her şey, şimdi daha anlamlı. Hani, güzel bir rüyadan uyanınca hissedilen duygu vardır ya, tam da onun tadında.


Sıra takip etmeden, bir şeyler çağrışım yaptıkça yazacağım bu güzel ülkede gördüğüm yerleri. Mesela bugün Onomichi'den bir nokta atışı yapacağım. Çünkü oradayken, istasyondan çıktığımızda elimize tutuşturulan broşür, masamın üzerinden göz kırptı bana. 


Onomichi Hondori, Japonya'nın bir çok şehrinde olan, yiyecekten giyeceğe, çiçekten züccaciyeye her şeyin satıldığı, üstü kapalı alışveriş sokaklarından bu şehirde olanın adı. Mesela Kyoto'dakinin adı Nishiki Market ve belki de en ünlüsü.


Önce nerede bu Onomichi onu yazayım da, yolumuza öyle devam edelim. Hiroşima ile Osaka arasında, Hiroşima'ya trenle iki saat mesafede, eski, küçük bir liman şehri. Yolun bir kısmı shinkansen yani hızlı trenle  (Fukuyama'ya kadar) bir kısmı da yerel trenle alınıyor. Görmeye değer mi derseniz, eğer dar patika yollarda yürümeyi, küçük tapınakları gezmeyi (Onomichi'de 24 Budist tapınağı var ve bu tapınakların gezildiği biri uzun biri kısa olmak üzere iki Tapınak Yürüyüşü rotası var) seviyorsanız, buyrun Onomichi'ye.


Onomichi Hondori bir kilometreden biraz daha uzun, bir kaç yan sokağı da olan istasyona üç beş dakika mesafede bir çarşı. Ama içinde yaşı yüzden büyük olan on iki tane dükkanın olduğunu da unutmayalım. Bir ucundan girdik, bize ilginç gelen dükkanlara bakarak ilerliyoruz. Çünkü asıl hedefimiz Tapınak Yürüyüşü rotasını yapmak. Bu arada iki kuzenim ve ben, üç Japonya fatihiyiz.


Solumuzda oldukça aydınlık, bazı objelerin sergilendiği küçük bir dükkan farkettik. Bizden başka kimsenin olmadığı dükkana girdik. Kapının tam karşısında kırmızılı, doreli göz alıcı bir tahtırevan, sağda ve solda küçüklü büyüklü davullar, kırmızı, uzun burunlu korkutucu bir maske velhasıl, bir ritüelin parçaları olduğu anlaşılan objeler sergilenmişti. İnceledik, fotoğraflar çektik, sonra da yolumuza devam ettik.


Ama işte hepsi o kadar değildi. O ritüel neydi, nedendi öğrenmek için, masamın üzerindeki broşürün bana göz kırpıp, içinde aynı korkunç yüzlü kırmızı maskeyi görmem gerekiyormuş.


1800'lü yılların başında bir veba salgını şehri kasıp kavuruyormuş. Ve şehrin o zamanki lordu, hastalığın arınması için tapınak yetkililerine bir şeyler yapmalarını emretmiş. Beta, Shouki ve Soba adlı üç iblis ki bunlar o dükkanda gördüğümüz korkutucu maskeleri takıyorlardı, Omokoshi adı verilen taşınabilir tapınakla ki o da dükkanda gördüğümüz tahtırevandı, üç gün iki gece şehrin sokaklarında dolaşmışlar.


Sonraki yıllarda bu kötü günlere dayanan etkinlik Betcha Festivali  olarak her yıl, kasım ayının başında üç gün boyunca kutlanmaya başlanmış. Maskeleri takmış genç adamlar, davul ve çan sesleri eşliğinde sokaklarda koşuyor, ellerindeki sopa ve bambu lifleriyle çocukları ya dürtüyor ya da kafalarına vuruyorlarmış.


Şimdi niye böyle bir şey yapıyorlar dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü, dürtülen çocukların gelecek yıl hastalıklar konusunda güvende olacaklarına inanılıyor, ya da inanılmak isteniyormuş. Hatta, bambuyu kafasına yiyen çocukların daha zeki olacaklarına inanılıyormuş. 


İzlediğim festival videolarında, kafasına  bambuyu yiyen çocukların can hıraş ağlamasına bakılırsa, pek de hoşlarına gitmiyor olsa da, Hiroşima Vilayetince Betcha Festivali, Somut Olmayan Folklör Kültür Varlığı olarak belirlenmiş.


İşte böyleeee. Biz üç kafadar Onomichi'nin yamaçlarına tırmanıp, Tapınak Yürüyüşü Rota'sına başlamak üzere önce bir teleferiğe binip, en  yukarı çıkalım, size de sonra bir ara anlatırım.

Yorumlar