KARS CADDELERİNDE



Kendingez » Ülkeler » Türkiye » Kars » KARS CADDELERİNDE





KARS CADDELERİNDE

ŞBT. 2013
İstanbul’un sıcak temmuz günlerini yaşarken, Kars’ın karlı şubat günlerini yazmak, beş ay geçmiş olmasına rağmen Kars’ı anlatma ödevini yapmamış olmanın verdiği rahatsızlık sanıyorum. Trene binip, Kars’ın geniş caddelerini dolaşmak, bazalt taşından yapılmış Rus ve Baltık mimarisi yapıları görmek, kalesine tırmanmak, Puşkin’in bile yıkandığı hamamlarını ziyaret etmek, taş köprülerinden geçmek üzere yola çıkıyoruz. Bagratlı Krallığına ve Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti’ne başkent de olmuş bu sınır kentimizi, ona yakışan karlı günlerinde dolaşmaya başlıyoruz.

Kars’a gittiğimizde şubat sonuydu. Hareket Ankara’dan Doğu Ekspresi’yle 25 saat, dönüş uçakla İstanbul’a sadece 2 saat sürdü. İki kişilik kompartımanımız küçük,aydınlık,sıcak ve şirindi. Giriş kapısının hemen sağında bir lavabo, sol tarafta oturacağımız ve yatacağımız açılır kapanır yatak ve koltuklar vardı. Geniş penceremizin önüne monte edilmiş masa görevi yapacak açılır kapanır bir tabla, sağ tarafa ise mini bir buzdolabını da barındıran küçük alçak bir dolap yerleştirilmişti. Tuvaletler, her vagonun bir başında bir sonunda olmak üzere iki taneydi. Kompartımanlarımıza yerleşip, vagon görevlisi de gerekli bilgileri verdikten sonra, 18.00’de demir teker döndü.
Hareketten biraz sonra hava karardığından kah sohbet ederek, kah kağıt oynayarak, kah kitap okuyarak, kah yiyip içerek uyku zamanını getirdik. Tıkır tıkır sallanarak, ama rahatsız olmadan sabahı ettik. Gün ağardıktan ve kahvaltı faslı da bittikten sonra dışarıdaki görüntülere takılmaya başladık. Nehirleri, demiryolu köprülerini, tren keskin dönemeçlere girdiğinde trenin diğer ucunu, derme çatma yerleşimleri seyrede seyrede yol alırken, bir zaman sonra artık toprak parçası değil sadece kar beyazını gördük. Kitap, yeme içme, oyun derken 25 saatlik yolculuk hareket ettikten bir gün sonra 19.00’da Kars Gar’ında bitti.


Gara yürüyerek 10 dakika mesafede Ordu Caddesi’nde Grand Ani Otel’de kaldık. Kablosuz internet, havaalanına ücretsiz transfer gibi olanakları da sunan şık, temiz, merkezi bir oteldi, biz sevdik. Benim Kars’a gidiş sebebim Rus’lardan kalan, mimari özellikleri olan binaları ve Ani Ören Yeri’ni görmekti. Üzerine bir de Çıldır Gölü’nde buz üzerinde yürüyüp, alabalık yemek de eklenince mükemmel oldu. Araya bir de Sarıkamış sıkıştırınca da, doğrusu tadından yenmedi.


Bildiğimiz gibi, 93 Rus Harbi’nden (1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi) sonra Kars, 40 yıl Rus işgalinde kalır. Osmanlı’nın yerleşimi Kaleiçi ve eteklerindeki dar dolambaçlı sokaklardadır. Ruslar, Hollanda’dan mühendisler getirtir, kentin düzlük yerinde ki adı Tahtdüzü'dür, ızgara planlı yeni bir kent imar ederler. Izgara planlı yani birbirini dik kesen caddelerden biri, kaldığımız otelin olduğu Ordu Caddesi’dir. Bu caddeden başlayalım şehri dolaşmaya.


Otelden çıkıp sola doğru yürümeye başladık. İlk sokağın köşesinde kesme bazalt taştan yapılmış güzel bir bina var. Önceleri Ziraat Bankası olan İl Özel İdaresi binası gördüğüm ilk Rus dönemi binası oluyor. Bulunduğumuz meydanı ortasında atı şaha kalkmış bir Atatürk heykeli süsülüyor. ilerliyoruz caddenin solunda mimarisi çok farklı bir cami var. Fethiye Cami, savaştan sonra yapılan, Kazak orduları alay komutanı Aleksandr Nevski’nin adının verildiği bir Rus kilisesi. Cumhuriyet döneminde spor salonu olarak kullanılmış, 1985 yılında ise soğan kubbeleri kaldırılıp minareler eklenerek camiye dönüştürülmüş.


Buradan sola Ordu Caddesini dik kesen Cumhuriyet Caddesine dönüyoruz. Bu yol aynı zamanda gara gidiyor. Sol tarafımızda etrafı çevrili askeri bölge ve içinde yine Ruslardan kalan taş binalar var. Gara yaklaştık, sağda Digor Yolu sokağının köşesinde yine tek katlı taş bir bina var. Burası bazı etkinliklerin yapıldığı Aynalı Köşk. Biraz daha ilerleyince, yine sağda Kent Konseyi binası. Çam ağaçları olan küçük bir bahçenin içindeki iki katlı, bazalt taşından yapılmış Baltık tarzındaki bu bina daha önce gümrük binası imiş. Daha sonra restore edilerek Kent konseyinin hizmetine verilmiş. Ancak yakın zamanda yeniden Gümrük Binasına dönüştürüldüğünü okudum.


Ve gar bölgesine geldik. Benim gibi heveslenmeyin lütfen, eski gar binası yıkılmış, betonarme sıradan bir gar binasına sahip Kars. Eski gardan kalan siloya benzer ek bir yapı var sadece. Caddenin sonu Arkeoloji Müzesi. Ani antik kentinde bulunanlar başta olmak üzere, paleolitik, eski tunç, Urartu, Roma, Bizans, Selçuklu dönemlerine ait eserler ve bir de etnoğrafya salonu var. Bina son 30 yılın ürünü.



Şimdi tekrar Ordu Caddesine dönelim ve otelin karşı çaprazındaki Yusuf Bey Caddesinden aşağı doğru yürümeye başlayalım. Sağda biraz deformasyona uğramış Kars Evleri Kafe ve Kültür Evi tescilli binalardan. Kültür Evi eskiden kadın hapishanesiymiş. Ara sokaktan Yusuf Bey’e paralel Faik Bey’e yönelirken Kazevi’nin önünden geçiyoruz. Hanım elinden kaz eti yemek isteyenlerin adreslerinden biri de burası. Sırası gelmişken diğeri Hanımeli Restoran da Ordu caddesi üzerinde.



Faik Bey Caddesi üzerindeyiz. Yukarıya Ordu Caddesi’ne doğru yürüyoruz ve caddeyi karşıya geçip, solumuzda önünde küçük bir süs havuzu etrafında dört tane kadın heykeli olan, ahşap balkon ve sütunlu güzel bir konağın önünde duruyoruz. Burası Gazi Ahmet Muhtar Paşa Konağı. Bina 19.yüzyıl Osmanlı mimarisine güzel bir örnek olarak Kars’ı süslüyor. Konakta tabyalarda bulunan askeri malzemeler, paşaya ait harita ve fotoğraflarla savaşı gösteren yağlı boya tablolar sergileniyor.

Bu köşeden sola dönüp, Faik Bey Caddesini dik kesen Gazi Ahmet Muhtar Paşa Caddesi’ne girmeden bir üst paralel caddedeki, restorasyonda olan gösterişli Eski Belediye Binası’ na bir göz atıyoruz ve G.A.Muhtar Paşa Caddesi’nin buzlu yolunda kaymamaya dikkat ederek ilerliyoruz. Konağın karşısındaki ev bir dönem Radyoevi olarak da kullanılmış. Sağlı sollu güzel yapılar var bu caddede. Bazıları kamu binaları olarak kullanılırken bazıları özel konut olarak hayat buluyor.


Giriş kapılarının üzerinde kışın tehlikeli olan buz sarkıtlarından korunmak için yapıldığını tahmin ettiğim, ferforje üçgen ya da oval küçük çardaklar var. Büyük evlerin normal kapılarından başka, atlı arabaların girmesi için çift kanatlı bir de büyük kapıları oluyor. Fevzi Paşa İlköğretim Okulu, Kars tarih Turizm ve Kültür Derneği, Halkevi yapılarını geçiyoruz. Eskiden yerinde Rus Ortodoks Kilisesi’nin olduğu Merkez Camii de geçiyoruz. Eski Rus Konsolosluğu, Kafkas Üniversitesi Devlet Konservatuarı, Kar’s Butik Otel’ in olduğu yerde biraz soluklanıyoruz. 8 odasıyla otel hizmeti veren bu bina L şeklinde ve arka cephesindeki ahşap süslemeleri çok şık



Ve bu cadde bizi Kars Çayının kıyısına, kalenin eteklerine kadar getiriyor. Sağa kale istikametine yönelmeden önce, sola Şehit Hulusi Aytekin Caddesi’ne dönüp, terkedilmiş gibi görünse de yakın zamanlarda restorasyonuna başlanan, çok güzel bir binayı daha seyrediyoruz. Zengin Çeltikov ailesinin 1894’te Kars Çayı kıyısında yaptırdığı bu saray yavrusu ev, daha sonraları yüksek düzey devlet adamları için otel gibi kullanılmış. Bir dönem Kars’ta görevli doktorlar için konukevi olan Hekimevi binasının, restorasyon tabelasını göremesem de, otel olacağı yönünde söylentiler var.



’’Yapı iç tezyinatı ve temsillere uygun salonu nedeniyle opera binası olarak anılıyordu.Bütün eski fotoğraflarda ön planda olan ve nehrin öte yakasının her yerinden görülebilen siyah bazalt taşından yapılmış olan bu bina bugün ayakta ve halen kullanılmaktadır…..İç mekana o kadar çok müdahale olmuş ki fazla bir özellik kalmamıştır.’’ BÖYLE BİR KARS- Ludmila Denisenko



Hekimevi’nin önünden dümdüz devam edersek yol bizi Mesut Yılmaz Parkı’na ve karşısındaki Haydar Aliyev Parkı’na çıkarır. Parkın içinden geçip yola çıkarsak şirin heykellerle karşılaşırız. Sağımızda Kars Çayı’nın üzerindeki köprünün yayaların geçtiği kaldırım tarafı üzeri kapatılarak tünel haline getirilmiş. Bu köprüden karşıya geçtiğinizde sağınızda Kars’ın büyük otellerinden Simer Otel, evlerin arasından yolunuza devam ettiğinizde de hamamların ve bir iki eski Osmanlı evini olduğu mahalleye gelirsiniz. Bu arada sağınızda tamamen demirden yapılmış bir köprü daha kalmıştır.

’’Kars Çayı’nın bütün kuzey kıyısını kaplayan MİLLET BAHÇESİ Kars’ın Central Park’ı, İstanbul’daki Gülhane Parkı gibiydi.Bu parka DEMİR KÖPRÜden iniliyordu.Şimdi beton taşra tipi apartmanlar tüm zevksizliğiyle kıyı boyunca uzanıyor olsa da ben çocukken bu park ulu ağaçlar, kayınlar ve kavaklarla kaplıydı.Gençler kız tavlamak için bu parkta dolanıp dururlardı. Bu bahçe bir ara perşembeleri ailelere ayrılmıştı. Zamanında parkta konserler verilir, beş çayları, danslı eğlenceler yapılırmış.’’ BÖYLE BİR KARS- Ludmila Denisenko

Karşıya geçmeden kale istikametinde yürümeye devam ediyoruz, Topçuoğlu Hamamı, Namık Kemal Evi (dedesi Kars valisi iken 1.5 yıl kalmış) Mazlumağa Hamamı ve Taşköprü’yü, köprüyü karşıya geçince de Muradiye Hamamı’nı görüyoruz. Üç kemerli köprü 16.yüzyılda Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. Hamamlar ise 18.yüzyıldan. Bunlardan Mazlumağa Hamamı Rus döneminde Puşkin’in ziyaretinden sonra sergilere ev sahipliği yapmış.

Oldukça tenhalaşan yolda Kars Çayı sağa alınıp devam edilirse (biz buraya arabayla uğramıştık) günümüzde Kafkas Üniversitesi İktisat Fakültesi olarak kullanılan, kırmızı çatılarıyla göz alıcı bir dizi Rus dönemi yapısı daha görürüz. Bu bölgede güzel bir Taşköprü daha var. Bir dönem askeri lojman olarak kullanılan sol yamaçtaki harap olmuş tarihi binaların arasında , babası subay olan bir tanıdığımın çocukluk anıları da var.

         

Buradaki Taşköprü’den geçilip, Kars Kalesi’ ne çıkmak mümkün. Fakülte binalarının olduğu bölgeye gelmez, hamamların arasındaki Taşköprü’den geçip kaleye doğru ilerlersek gözümüze Selçuklu kümbetlerini andıran bir yapı çıkar. Evliya Camii ve Kümbet Camii (Oniki Havariler Kilisesi)kaleye bu yöndeki ana çıkış rampasının eteklerinde neredeyse iç içedirler. 16. yüzyılda Lala Mustafa Paşa’nın yaptırdığı Evliya Camii’nin bir yıl önce yapılanlardan bir farkı yok, yani restorasyon kazası. 937’de Bagratlı kralının yaptırdığı Oniki Havariler Kilisesi’nin başından da epey macera geçmiş olsa da iyi durumda. Selçuklular camiye çevirmiş, cumhuriyet yıllarında müze olarak kullanılmış, son yıllarda yine camii olmuş. Dış cephede havari kabartmaları duruyor.

Rampadan yukarı kaleye tırmanırken sağımızda yeni yapılan lise binasıyla koyun koyuna Lala Mustafa Paşa’nın sadece duvarları kalmış Saray’ını görüyoruz. Kars Kalesi Saltuklular zamanında yapılmış, Timurlenk yıkmış. Lala Mustafa Paşa bazalt taşlarından yapılan, üç kapılı bu kaleyi de onarmış. Bize de Kars manzarasını seyretmek kalıyor. Kalenin içinde bir de çay bahçesi var.

Ve sonunda yine Kars’ın en güzel binalarının olduğu Ordu Caddesine dönüyoruz. Kümbet Camii ve İstihkam Parkı’ni geçip ilerlediğimiz Şehit Hulusi Aytekin Caddesi’nde, Hekimevi’ne gelmeden soldan Ordu Caddesi’ne giriyoruz. Ordu Caddesi’nin her iki tarafında da o kadar güzel binalar var ki, parmağımız deklanşörden ayrılamıyor.

Aşağıda soldaki tepede İNSANLIK anıtı vardı. Sadece kaidesi kaldı. Kareye girmemiş ama hemen onun arkasında TOKİ anıtları yükseliyor.

Bu hafif rampa yolda sağımızdaki ilk bina İl Sağlık Müdürlüğü Binası. Baltık mimari tarzındaki bina cumhuriyetin ilk yıllarında Kars Devlet Hastanesi olarak kullanılmış, cephe süzlemeleri ile şık bir bina. Hemen üst tarafında şimdi Azerbaycan Konsolosluğu olan bina, daha küçük ama güzel bir Rus yapısı. Konsolosluğun karşısında, ortasında etrafı parmaklıklarla kapatılmış küçük bir park olan binalar gurubu var. Bu sokağa giriyoruz, köşede ahşap süslemeleri hemen dikkati çeken Defterdarlık misafirhanesi, eskiden adliye imiş. Sokaktaki evlerin girişlerindeki kapı çardakları ilgi çekici.

’Eski Vilayet Meydanı’ndan Yusufpaşa Mahallesi’ne inen Ordu caddesi üzerinde Rus zamanında doğumevi olarak yapılmış olan eski hastane ve şimdilerde Azerbaycan Konsolosluğu yapılan ufak ve güzel bina, xıx.yüzyılda yapılmış Rus yapıları özelliklerini taşır. Büyük olan bina L planlıdır ve ön cephesi andezit taşına işlenmiştir….Çatısındaki balkon havasını veren süslü demir korkulukların üzerinde 1903 tarihi görülür…. ….Eski doğumeviyle yan yana olan bu iki binanın yeniden işlevsel olması sevindirici çünkü 60’lı yıllarda, biz ufakken terk edlmiş haldeydiler. Bir gün çocuğun bir Jorjik amcaların bakkal dükkanına kum atmış ve ‘gavurlar’ diye bağırmıştı. Bu dükkan ufacık ve köhne haline rağmen nedense göze batar, zavallı marfuşa teyze çoğu sabah, gününe kilide sürülmüş dışkıları, kepenklerin üzerindeki sidikleri yıkamakla başlardı. O gün de her zamanki gibi dükkanda bekçilik yapmakta olan kuzinim Liza, içi zaten dolu olduğundan kızgınlığına yenilmiş, kaçıp metruk hastaneye saklanan çocuğun peşinden koşmuştu.Annesi Mafruşa teyze, çocuğun peşine düştüğü için ona kızmıştı….’ BÖYLE BİR KARS- Ludmila Denisenko

Ordu Caddesi üzerinde bu bölgedeki tarihi yapılardan Eski valilik Binası, Ticaret Borsası buradaki tescilli yapılardan. Eski Valilik Binası tek katlı, cephesi yalancı sütunlarla süslü, L şeklinde, sarı süslü bir bina. Ticaret Borsası binası ise Atatürk tarafından da ziyaret edilmiş, bazalt ve tüf taşından inşa edilmiş bir yapı. Defterdarlık Binası ve Gazi Kars Anadolu Lisesi, Ordu Caddesinin gösterişli ve görkemli binalarından. Cadde sağlı sollu Rus dönemi yapılarıyla Devam ediyor. Çay tarafındaki ara sokaklara dalınırsa o döneme ait konut tipi mimariyi görmek mümkün. Ordu Caddesi’nde yolumuza dümdüz devam ediyoruz, Faikbey ve Yusufbey Caddelerini geçip, otelimize geliyoruz.

Kars peynirine gelince, en rağbet edilen Halıtpaşa Caddesi’ndeki Zavotlar olmak üzere bir çok firma var. Çoğu kargoyla istenen adrese peynir, bal ne istenirse gönderiyor.

(Kars'ta 3 gün kaldık. Bir gün Ani ve Sarıkamış'a, bir gün de Çıldır'a gittik

Yorumlar