“Göğsümü kabartmıyor değil / Dedelerimden birinin Lehli oluşu“ demişti, büyük dedesi Leh olan şair. Bugün doğum günü, ben de Bristol Otel'i yazmak istedim.
Varşova’dayım, eski kente doğru yürüyorum. Binalar da eski, ama çoğu İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler’in bombardımanlarından nasibini alıp, yerine eskisi gibi yenisinin yapıldığı binalar. Sağda görkemli bir otel binası var ki, aradığım zaten o. Krakowskie Przedmieście 42’nin yani Otel Bristol’un önündeyim.
Nazım Hikmet Haziran 1951’de sürgün yollarına, Moskova’ya düşünce, memlekette bıraktığı hayat arkadaşı Münevver Hanım’a, Varşova’da buluşmalarını teklif etmişti. Mart ayında doğan geride bıraktığı bir de oğlu vardı. Aradan tam on yıl geçtikten sonra, Münevver Hanım oğlu Mehmet Nazım’la organize bir operasyonla Ege turuna çıkan bir yata binerek, Yunanistan'a, oradan da Varşova’ya ulaşmıştı.
Münevver Hanım, Nazım Hikmet’in aynı zamanda dayı kızıydı. Bursa’da cezaevindeyken görüşmeye başlamışlardı. İkisi de evliydi. İstanbul’a nakledildikten sonra aftan yaralanarak hapisten çıkan şair, 1950’de üçüncü eşi Piraye’den boşanmış, bu arada Münevver Hanım da eşinden ayrılmıştı.
Aradan geçen yıllarda şairin kalbi yine boş durmamış, Moskova'da kendisinden otuz yaş küçük Vera Tulyakova’ya kapılmış ve evlenmişti. Yani Münevver Hanım Varşova’ya geldiğinde Nazım Hikmet Vera Tulyakovay’la evliydi ve Münevver Hanım’la değil, Bristol Otel’de kalıyordu. Saman sarısı saçların mısralarının yazıldığı yer, tam da burasıydı.
Otelin sağ yanında tretuara sıralanan masalar, yüz yıl önce de Varşova’nın en ünlü caddesi olan bu kral yolundan gelip geçenleri seyretmek için ideal konumdaydı. Mısralar orada otururken mi yazılmıştı? O, sarı saçlara şiirler yazarken, kumral saçlı Münevver hanım hangi hisler içindeydi.
Kafeden içeriye girip lobiye doğru yürürken, duvarda metal kapı kulplarıyla helezonik bir şekil oluşturulduğu gözüme çarpıyor. Daha yakından bakınca, otelde konaklayan ünlülerin isimlerinin yazılı olduğunu görüyorum. Margareth Thacher’dan Arthur Rubenstein’a, Marlene Dietrich’ten Pablo Picasso’ya konuk olmuş Hotel Bristol’e. Bir de Nazım geçmiş, birkaç kez oğlunu ve Münevver’i görmeye.
Yorumlar
Yorum Gönder