Önce linke göz atıp Sagalassos'un ihtişamını görmenizi öneririm....http://www.sagalassosnewpublication.com/
SAGALASSOS, Antalya’ya 110, Burdur’a 30 Km. mesafede bir antik kent. 14oo metre yükseklikten bakar Ağlasun’a ve ovaya.
Dün ‘’SAGALASSOS ANTALYA’YA GELİYOR!’’ etkinliği kapsamında Suna - İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü’ndeydim. Kazı başkanı Belçika’lı profesörün 2 saate yakın süren ‘’Sagalassos Halkı Nasıl Yaşıyordu’’ konferansını, salon öylesine doluydu ki, merdivenlerde oturanlar arasında dinledim. Yoğun ilgiden yer bulamayıp, merdivende konser, film, söyleşi izlemenin hazzının da bir başka olduğunu iyi bilenlerdenimdir, şikayetim yok.
Sagalassos’u 2 yıl önce gezmiş, büyüklüğüne, tiyatrosuna, hele hele Antoninler Çeşmesi’ne hayran olmuştum. Şimdi, bu şehrin halkı ne yer, ne içer, ne yapar sorularının cevabını, iki bin yılın ardından anlatacak bir bilim adamını dinleyecektim.
Bir kere ekmek yemiyorlarmış. Domuz, keçi, koyun ve inek epey yer tutuyor yiyeceklerinde. Bakliyat, elma, üzüm, badem geliyor sonra. Toplu yemek yeme adetleri varmış. Yüz kişinin bir arada yemek yediğini anlatan verilere ulaşmışlar. Kap kaçakları Roma modasını izliyor,yemek kaplarının saplarında kabartma süslemeler varmış. Bazıları metal olan bu kapların gümüşten yapılanlaraına da rastlanmış.
Sıradan evler genelde iki odalı, odalardan bir tanesi çok düzenliyken, diğeri karmakarışıkmış. Öyle ki; profesör, bir gün lazım olur diye hiçbir şeyi atmayan ninelerin evleri gibi tanımlamasını yaptı.
Sagalassos’un büyük çanak çömlek imalathaneleri olduğunu, buralarda çok kişinin çalıştığını, çalışanlar arasında kadınlar da olduğunu söyledi. Üç boyutlu fotoğraflardan parmak izi aldıklarını, bunlardan bir tanesinin bir genç kıza ait olduğunu, hatta bazı parmak izlerini incelettiklerini, sabıkalı olmadıklarını tespit ettikleri esprisini ekleyerek anlattı.
Sadece çanak çömlek değil, kemik işleme, cam atölyeleri, metal işlikleri ve de tekstil boyama işlikleri şehrin doğu yukarı mahallesinde toplanmış.
Ailenin hep beraber tapınağa dua etmeye gittiğini, Roma döneminde artan şehrin nüfusuyla birlikte, şehrin etrafında yeni mezar yerleri oluşturulduğu, bu dört nekropolde zengin ve fakirlerin farklı mezar çeşitleri olduğunu söyledi.
Konferans sonrası Sagalassos’ta fotoğraflar çeken iki Belçika’lı fotoğrafçının sergisinin açılışı yapıldı. Belçika’nın Türkiye Büyükelçisinin de katıldığı etkinlikte, Burdur Valisi de vardı. Yolu Antalya’ya düşenlere, Burdur Müzesi’ni de gezip, boyu beş metreyi bulduğu tahmin edilen iki imparator heykelinin bulunan parçalarını ve kazıdan çıkarılanları görmelerini, sonra da Sagalassos’a tırmanıp bu müthiş kenti ve muhteşem Antoninler Çeşmesi’ni görmelerini öneririm.
Önce Büyük İşkender, sonra da iki depremin ve vebanın yok ettiği bu şehri Akdağ’ın toprakları örtmüş, şimdi yeniden gün ışığına kavuşurken ‘’gelin, bana hayran olun’’ diyor.
Yorumlar
Yorum Gönder